Akıllı Tasarım: Yaratılışın Bilime Sızma Teşebbüsü

Bu yazıda Akıllı Tasarım(A.T., ingilizce Intelligent Design-ID) hareketinin bilimsel bir hareket olmadığını, bilimsel verilerle anlatmaya çalışacağım. Ancak, bundan önce bu hareketin başlangıcını, nedenini bilmenizde fayda var. Kaynakça olarak eklediğim türkçe kaynakları okumadıysanız, okumanızı öneririm.

Önce iddianın içeriğine kısaca bir gözatalım. İddia, canlıların mükemmel bir tasarım olduğunu iddia etmekte ve -buraya dikkat- tek başına evrim sonucu oluşamıyacağını, bu yüzden ancak bir tasarımcının müdahalesiyle oluşabileceğini iddia etmektedir. Bu “tasarımın” tek başına evrimle oluşup oluşamıyacağını bir an için gözardı edelim. Bu iddia, tek başına açıklama olmaktan ziyade, bir karşı çıkışın, açıklama gibi gösterilmesinden başka bir şey değildir. Daha da önemli konu ise, “tasarım” hakkında hiç bir açıklama getirmemekte, kim, ne zaman, nerede, nasıl yaptı gibi soruları yanıtlamaya yeltenmemektedir. Peki bu neden önemlidir?

Teori mi, hipotez mi?
Bir bilimsel teori, bir yargıyı bir model çerçevesinde tanımlamalıdır. Yani, bu bir tasarımdır dediğiniz taktirde, bunun kim tarafından, hangi şartlar altında, nerede ve ne zaman tasarladığı gibi sorulara veya en azından bir kaçına açıklama getirmek durumundasınız. Böylece bu model doğrulanabilir veya yanlışlanabilir bir hal alır. Bunu yapmadığınız taktirde, sorgulanabilir hali almaz.

Astroloji Bilimsel Teori midir?
Amerika çıkışlı bu hareketi değerlendirirken, bu hareketin Amerika’da ki konumuna da bakmak gerekir. Bu hareketin, evrimle birlikte alternatif olarak okutulması yönündeki meşhur mahkemeyi pek çoğunuz biliyordur. Bu mahkemede, en çok bu iddiaların bilimsel teori olup olmadığı tartışıldı. Amerika’da ki yaklaşık olarak Tübitak’ın karşılığı olan NAS kurumunun tanımına göre Akıllı Tasarım, teoriden ziyade hipotez olduğu için, Akıllı Tasarımcılar, bu tanımı değiştirme yönünde çaba sarfettiler. Bu çaba sırasında ki mahkemede Eric Rothschild, Akıllı Tasarım iddialarının astrolojiyle benzerliğine dikkat çekip, A.T.’yi teori olarak tanıyan tanımım, aynı şekilde Astrolojiyi’de teori olarak tanımalıdır dediği zaman, Behe ilginç bir şekilde bunu kabul etmiş, yani astrolojiyi bilimsel bir teori olarak tanımlamıştır[1]!

Astroloji vs. A.T.
Önce astroloji nedir, A.T. ile olan paralelliği nedir sorusunu bir inceliyelim. Astroloji, kısaca, gök cisimlerinin insanların karakterini belirlediğini iddia eder. Ancak bunu nasıl yaptığını belirtmez. Hatta, bu etki sadece insanları mı kapsıyor, yoksa diğer canlılarda etkileniyor mu; Peki bu etki nasıl olmaktadır; Bundan kütleçekim mi sorumludur gibi soruların hiçbirine cevap vermeyen Astroloji, bu durumu sadece istatistiki olarak, öne sürmekte! O istatisklerin geçerliliği tartışma konusuyken, birde bunun göktaşlarıyla alakasız bir şeyde olabileceği gözardı ediliyor. İşte, astroloji herhangi bir açıklayıcı model sunamadığı için hipotezden öteye gidememiştir; Çünkü ne doğrulanabilecek, ne de yanlışlanabilecek bir modeli yoktur. Sadece yargı vardır.

Astroloji ile Akıllı Tasarım işte bu bakımdan birbirine benzemektedir. Bir gözlemden bir yargıya varılmış, ancak bu yargıyı açıklayacak herhangi bir model sunulamamıştır! Canlı tasarımdır demekte, nasıl, “kim” tarafından, nerede ve ne zaman tasarlandığını belirtmemekte. Bilim yapabilmeniz için, bir şeyi hem doğruluyabiliyor, hem de yanlışlayabiliyor olmanız gerekir. Ancak A.T. bunu yerine getirememektedir… Bunun yerine, canlıdaki bir takım yapıların İndirgenemez Kompleks olduğunu iddia etmektedir.

Hangi Yapılar İndirgenemez Komplekstir?

“Temel bir fonksiyona katkıda bulunan, oldukça uyumlu, etkileşim içinde bulunan parçalardan oluşmuş ve herhangi bir parçasının çıkarılması durumunda sistemin fonksiyonunun fiilen sona erdiği sistemdir”

Yukarıda A.T.’nin İndirgenemez Komplekslik kavramının tanımı bulunmaktadır. Şimdi bunun ne kadar gerçekle uyuştuğunu bir an için gözardı edelim… Bu kavram tek başına, hiç bir model sunulmaksızın değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Hangi yapılar indirgenemez komplekstir sorusunu, “akıllarına gelen” örnekler üzerinden açıklamaya gitmektedirler. Bu indirgenemez kompleks yapıları bulmak için nereye bakacağız? Bunları bulmamız için bakmamız gereken yer hakkında herhangi bir öngörüde bulunabileceğimiz model var mıdır, yok! Evet sundukları örneklerin indirgenemez olup olmadıkları doğrulanabilir veya yanlışlanabilir, ancak bu yanlışlananlar hangi durumda A.T. iddiasını yanlışlayacaktır? Akıllarına gelmiş ve sunulmuş herhangi bir yapı indirgenemez kompleks olduğu yanlışlanması durumunda iddia yanlışlamış mıdır? Hayır! Çünkü, her yanlışlama, ardında herhangi bir model bulunmadığı için spekülatif bir şekilde “orada bir yerlerde indirgenemez kompleks bir yapı var” varsayımına ulaşacaktır. Ancak evrimi yanlışlamak için, öncülünden evrilemeyecek bir yapı sunmanız yeterlidir.

Özetle: Akıllı Tasarım iddiası, yanlışlanabilir bir model sunmamaktadır, işte bu yüzden Bilimsel Teori Konseptine uygun değildir. Bu da bizi Akıllı Tasarım iddiasının bilimsel olmadığı sonucuna ulaştırır.

Referanslar:
[1]http://www.newscientist.com/article.ns?id=dn8178

Kaynakça:

  1. http://yaratiliscilaracevaplar.wordpress.com/2006/03/25/akilli-tasarim-hareketinin-amaci-nedir/
  2. http://yaratiliscilaracevaplar.wordpress.com/2006/03/25/akilli-tasarim-bilim-mi-din-mi/
  3. http://sonbir.wordpress.com/tag/evrim/page/2/
  4. http://aydinonat.blogspot.com/2005/08/akll-tasarm.html
Akıllı Tasarım kategorisinde yayınlandı. 98 Comments »

98 Yanıt to “Akıllı Tasarım: Yaratılışın Bilime Sızma Teşebbüsü”

  1. Samet Says:

    Akıllı tasarımı siz evrimcilerden mi öğreneceğiz? Zaten kaynaklarınız evrimci new scientist, gerisi blog siteler….

    Bir kere Akıllı tasarım zaten vardı, sizin atanız darwinden önce bile vardı. İnsanlar dünyadaki düzene bakıp, canlıları bitkileri, doğayı inceleyip bunda yaratıcının ne kadar kudretli olduğunu, bütün varlıkların (tasarımcıya) yaratıcıya ihtiyacı olduğunu zaten biliyordu.

  2. Da Vinci Says:

    Akıllı Tasarımı kimden öğrendiniz Samet bey? Akıllı tasarımın argümanları hakkında nerden bilgi edindiniz?

  3. kodoman Says:

    Samet, Akıllı Tasarımı kimden öğreneceksiniz veya öğrendiniz çokta önemli değil. Lakin, varsa sözlerime itirazınız alayım; Yoksa akıllı akıllı uzayınız…

  4. Samet Says:

    “Samet, Akıllı Tasarımı kimden öğreneceksiniz veya öğrendiniz çokta önemli değil. Lakin, varsa sözlerime itirazınız alayım; Yoksa akıllı akıllı UZAYINIZ…”

    Meğer ne kadar TERBİYESİZ insanlarla tartışıyormuşum. Evrimcilerin, ateistlerin kafa yapısı hep bu yönde mi acaba? Evrim teorisinin açmazları insanı kızdırabilir, böyle kişilik bozuklukları yapabilir. Tedavi, evrime dogma olarak inanmayı bırakmak.

  5. Da Vinci Says:

    Samet bey, sinirlenmeyin. Size bir soru sordum. Sorumun cevabını alabilir miyim lütfen?

    Sizin AT ile ilgili kaynağınız nedir?

  6. kodoman Says:

    Samet, terbiyesizlik yapan sensin. Ben A.T. iddialarını bilimsel değersizliğini ortaya koyan bir yazı yazıyorum; Sense “Akıllı tasarımı siz evrimcilerden mi öğreneceğiz?” gibi, terbiyesizce laflar ediyorsun. Var mıdır, sözlerime herhangi bir itirazın? Yoksa, oluncaya kadar, terbiyeni takınıp, kapatacaksın çeneni!

  7. Turgut Reis Says:

    Ortada aslında iki fikir var:

    Birincisi: Aklı başında insanlar canlılardaki düzenin tesadüfen olamayacağını ilk bakışta anlayıp kavradıkları için bu düzeni birinin kurması gerekir, bir tasarımcı olması gerekir diyorlar: Akıllı tasarım

    İkincisi: Hiç bir şekilde bir tasarımcının varlığını kabul etmek istemeyen ateistlerin materyalistlerin oluşturduğu, her şeyin rastgele mutasyonlarla, tesadüflerle oluştuğunu iddia eden gerizekalı fikir: SALAK TASARIM.

    Çok güzel yakıştı bence.

  8. Da Vinci Says:

    Reis,

    Kenneth Miller diye birini tanıyor musun? Bilmiyorsan araştır da nasıl saçmaladığını gör.

  9. Turgut Reis Says:

    Evet. Miller deneyini diyorsan nasıl saçmalamış olduğunu zaten biliyordum.

  10. Turgut Reis Says:

    Miller hakkında yazan yazmış zaten yazacağını.

  11. Da Vinci Says:

    muahhahahahaaa

    Bu deney sizde nasıl bir yara açmış ki her Miller’ı Stanley Miller sanıyorsunuz? Hiç güleceğim yoktu Turgut efendi. Çok sağol 🙂

    Bilgi sahibi olmadan herşeyi biliyormuş havasında olanlara bayılıyorum. Ben buna HY sendromu diyorum. Adam bir konu hakkında fikir belirtmek için o konuda bilgi sahibi olması gerektiğini bile düşünmüyor. aaaah ahh…

  12. kodoman Says:

    Kısa bilgi, Kenneth R. Miller: Brown üniversitesi Biyolog prof., Katolik hristiyan olmasına rağmen azılı bir yaratılışçılık ve Akıllı Tasarım karşıtıdır. Akıllı Tasarımla ilgili görüşleri, daha doğrusu yerden yere vurduğu konferansı için: http://www.youtube.com/watch?v=JVRsWAjvQSg

  13. Turgut Reis Says:

    Vinci kimsenin deneyi bende yara açmadı ama bu kadar yırtınırcasına gülmek insanın bazı yerlerinde ciddi yaralar açabilir, dost tavsiyesi.

  14. Da Vinci Says:

    Asıl yara açan şey hiçbir şey bilmeyen ama herşeyi bildiğini sanan boş adamları, ciddiye alıp adam yerine koyarak tartışmak.

  15. kodoman Says:

    Samet’in “Zaten kaynaklarınız evrimci new scientist…” sözüne kafam takıldı! New Scientist, National Geographic, Discover, Science, Nature vb. hepsi bilim dünyasının itibarlı dergileri ve hepsi “evrimci”! Yaratılışçıların veya Post-Modern yaratılışçı Akıllı Tasarımcıların yönetiminde olan, evrim karşıtı olup, bilim dünyası tarafından bu denli itibar gören dergi var mıdır? Yok… Yani, hmm bunun üzerinde durmak lazım…

  16. Turker Yılmaz Says:

    Kodamandan alıntı

    Kısa bilgi, Kenneth R. Miller: Brown üniversitesi Biyolog prof., Katolik hristiyan olmasına rağmen azılı bir yaratılışçılık ve Akıllı Tasarım karşıtıdır. Akıllı Tasarımla ilgili görüşleri, daha doğrusu yerden yere vurduğu konferansı için: http://www.youtube.com/watch?v=JVRsWAjvQSg

    Tabi Ken Miller İndirgenemez Kompleks kavramını işine geldiği gibi tanımlarsa A.T yi çökertdim nidalarını havada uçuşturur.

  17. kodoman Says:

    Tabi Ken Miller İndirgenemez Kompleks kavramını işine geldiği gibi
    tanımlarsa A.T yi çökertdim nidalarını havada uçuşturur.

    Varsa sizin daha “işe gelmez” tanımınız, duymak isteriz efen’im.

  18. Da Vinci Says:

    Turker bey,

    Ken Miller kendi kafasına göre bir tanım ortaya koymuyor. Michael Behe’nin tanımından yola çıkıyor ve o tanımda belirtilen özelliğe sahip yapıların IK olmadığını gösteriyor. O tanıma göre IK olan yapıların nasıl oluşabileceğini açıklıyor.

  19. selim Says:

    harun yahyayı karalamakla elinize ne geciyor davicni sizlerin dini imani evrim olmus evrim teorisi coktan tariholdu siz haala evrim mevrim diyip duruyorsunz.

    saygiar

  20. Da Vinci Says:

    Karalamak? Yani sizce bilimsel verileri çarpıtarak insanları kandırmaya çalışan birinin yaptıklarını ortaya çıkarmak karalamak mı oluyor? Sanırım sizinle ahlâki değerlerimiz oldukça farklı.

    Tabi canım evrim teorisi çoktan çürütüldü zaten. Dünyada kimsenin kabul ettiği yok sadece Türkiye’de bizim gibi 3-5 dinsiz imansız kabul ediyor değil mi?

    Bırakın artık bu hayal dünyanızda yaşamayı. Gözlerinizi açın. HY’nin size yutturmaya çalıştığı palavraların etkisinden kurtulmaya çalışın. Kendinize biraz saygınız olsun. Ne idüğü belirsiz bir adamın söylediklerini mutlak doğru gibi kabul etmekten vazgeçin ve kafatasınızın içindeki şeyi kendiniz için kullananın. Başkalarının söylediği hazır şeyleri yutmayın. Araştırın. Sorgulayın. Kısaca insan olmanın gereklerini yerine getirin.

  21. tasarimianlamak Says:

    1. Ulusal Bilimsel Akademisi’nin 1999 basımlı “Bilim ve Yaratılışçılık” kitabının 25.sayfasında şöyle deniyor: “zeki tasarım bilim değildir, çünkü bilimsel metotlarla test edilemiyor”. (National Academy of Sciences, Sicence and Creationism: A View from the National Academy of Sciences – 1999)

    Akademiye ait olan ve sizin de otomatik olarak kabul ettiğiniz bu iddia ciddi bir çelişki barındırmaktadır. Bildiğiniz gibi Kenneth Miller ve Russel Dolittle ID’ı çürütme maksatlı bilimsel savları ortaya koydular ve onları savundular. Siz (davinci ve kodoman) birer evrim yanlısı olarak bu bilim adamlarının ortaya koyduklarını kabul ediyor ve tabi ki onları delil olarak kullanıyorsunuz.

    Fakat Ulusal Bilimler Akademisi’nin –ve doğal olarak sizlerin- yanıldığı nokta şu: “her iki durum da aynı anda geçerli olamaz”! Bir kimse “zeki tasarımın hem yanlışlanamaz (ya da test edilemez) olduğunu” hem de “onun aleyhinde kanıtların bulunduğunu” söyleyemez.

    O “ya yanlışlanamazdır ve deneysel suçlamanın ötesindedir” ya da “gözlemlerimiz temelinde eleştirilebilir ve test edilebilir” özelliğe sahiptir. Yani bilimseldir.

    2. Bir diğer husus da şu; tasarlanmamışsa sizin dediğiniz gibi evrilmiştir. Tasarlanmadığını kanıtlamanın yolu, evrildiklerini kanıtlamaktır. Evrildiğini kanıtlamak evrimin lehinde, tasarımın aleyhinde kanıtların bulunduğu anlamına gelir.

    Öte yandan canlıların doğal yollarla evrildiğinin kanıtlanması canlıların tasarlandıkları iddiasını otomatik olarak yanlışlayacaktır. Zaten evrim kuramı, tasarımın yanlış olması durumunda doğru olacağından tasarım bilimseldir.

    Buradan da onun ampirik (deneysel ve gözleme dayalı) yani bilimsel olduğunu “basit bir akıl yürütmeyle” anlayabilirsiniz. Bu çelişkiyi anlamadıysanız detaya inebilirim.

    3. Yukarıda alıntıladığınız makalede sizin de muhakkak %100 katıldığınız şekliyle “Bilim yapabilmeniz için, bir şeyi hem doğruluyabiliyor, hem de yanlışlayabiliyor olmanız gerekir. Ancak A.T. bunu yerine getirememektedir” deniyor.

    Bu zaten sizin de sıkça dile getirdiğiniz ve “nasıl olsa bizim taraftan” deyip fazla irdelemeden kabul ettiğiniz bir nazariyedir. UBA fanatizminden dolayı böyle davranırken siz bilinçsiz olarak bunu dile getiriyorsunuz.

    Her iki teoriyi de masaya yatıralım ve ikisini de kendi savları ile test edip UBA’ne göre bilimsel bir kıstas olan “yanlışlanabilirlik ilkesi”ni karşılayıp karşılayamadıklarına bakalım.

    “Doğrulanabilirlik” konusuna girmeye gerek görmüyorum, çünkü bir olay üzerine yaptığınız tüm makul açıklamalar teorik olarak argümanı doğrulayabilir, tasarım da evrim de bu konuda “benim dediğim doğru” deme lüksüne sahiptir, zaten bu salt doğrulama saçmalığının sonu gelmeyeceğinden dolayı “falsification” ortaya atılmıştır, yani UBA bu konuda da ciddi bir hata yapmaktadır. Koskoca akademi hata yapar mı? Hem de hayret edilecek derecede.)

    TASARIM ve EVRİM FALSIFICATION’A İZİN VERİYOR MU?

    Her iki teoriyi de inceleyelim ve yanlışlanmaya izin verip vermediklerine bakalım. Bunun için de “Evrim Kuram’ına göre evrilebileceği” iddia edilen ve doğal olarak evrilmiş olması gereken Bakteri Kamçısı’nı ele alalım.

    — Tasarım teorisi, zekâ içermeyen bir sürecin bakteri kamçısını “üreteMEyeceğini” iddia eder.

    — Evrim teorisi ise, zekâ içermeyen bir sürecin bakteri kamçısını “üretebileceğini” iddia eder.

    İnceleyelim;

    Tasarım yanlışlanabilir mi? Evet. Çünkü tasarımı yanlışlamak için zekâ içermeyen bir sürecin kamçıyı (veya benzer herhangi bir sistemi) üretebildiğini yani onun evrildiğini göstermek yeterlidir.

    Evrim teorisi yanlışlanabilir mi? Hayır. Çünkü evrim teorisini yanlışlamak için kamçının (veya benzer herhangi bir sistemin) potansiyel olarak sonsuz sayıdaki zekâ içermeyen muhtemel süreçlerden herhangi biriyle oluşamayacağını göstermek gerekir ki, bunu yapmak pratik olarak imkânsızdır. Bunu tüm evrilmiş canlılar için de uygulayabilirsiniz. Yapabilmenin yolu var mı yok mu diye talkorigin uzmanlarına ve iddia sahibi bilim adamlarına da sorabilirsiniz. Kaçamak cevaplar alırsanız şaşırmayın.

    Sonuca gelelim; UBA’ne göre yanlışlanamayan ne oluyordu? Bilimdışı! Yani bilimsel değil. Sonuç olarak UBA’ne göre evrim kuramı bilimsel değildir. Bilimsel değil diye Evrim Kuramı yanlış mıdır? Hayır, sadece bilimsel değildir ve doğruluğun ölçüsü kati surette bilimsel olmaktan geçmez. Biz burada Evrim Kuramı bilimsel koşulları karşılamakradır diyenlerin yanlış düşündüklerini gösteriyoruz.

    Doğrudan UBA’ne de yazı ile sorabilirsiniz bu çelişik durumlarını.

    kaynaklar :

    1. National Academy of Sciences, Sicence and Creationism: A View from the National Academy of Sciences – 1999

    2. Michael Behe, Science and Evidence for Design in the Universe (Proceedings of the Wethersfield Institute) – 1999

  22. Bilimsellik açısından Tasarım ve Evrim « TASARIMI ANLAMAK Says:

    […] Bu makalede Kodoman ve davinci’nin %100 katıldığı şekliyle “Bilim yapabilmeniz için, bir şeyi […]

  23. Da Vinci Says:

    tasarımıanlamak bey,

    Yazınızda kurduğunuz mantıkta ve verdiğiniz bilgilerde yanlışlar olduğunu düşünüyorum. Bunlara kısaca değineceğim.

    1. Şöyle demişsiniz:

    Fakat Ulusal Bilimler Akademisi’nin –ve doğal olarak sizlerin- yanıldığı nokta şu: “her iki durum da aynı anda geçerli olamaz”! Bir kimse “zeki tasarımın hem yanlışlanamaz (ya da test edilemez) olduğunu” hem de “onun aleyhinde kanıtların bulunduğunu” söyleyemez.

    O “ya yanlışlanamazdır ve deneysel suçlamanın ötesindedir” ya da “gözlemlerimiz temelinde eleştirilebilir ve test edilebilir” özelliğe sahiptir. Yani bilimseldir.

    Buradaki hatanız Miller, Dolittle ve daha birçok diğer bilim adamının yanlışlamaya çalıştığı şeyi akıllı tasarımın kendisi sanmanız. Onların yanlışlığını göstermeye çalıştıkları şey “indirgenmez komplekslik”tir. İK bilimsel bir argümandır. Çünkü test edilebilir ve yanlışlanabilirdir ki yanlışlanmıştır da.

    Akıllı tasarım ise yanlışlanabilir değildir bu sebeple bilimsel değildir. Mesela şimdi olduğu gibi İK’nin yanlışlanmış olması AT’nin de yanlışlandığını göstermez çünkü AT bilimsel bir argüman olan İK’ye bağlı değildir. İK yanlışlandı diye AT de yanlışlanmış olmuyor. Zaten AT’nin yanlışlanamaz olması da buradan geliyor.

    Bu konudaki yazılarımı okumanızı tavsiye ederim:
    Şu meşhur ‘indirgenemez komplekslik’
    Akıllı Tasarım: Bilim mi din mi?

    2. Şöyle demişsiniz:

    Bir diğer husus da şu; tasarlanmamışsa sizin dediğiniz gibi evrilmiştir. Tasarlanmadığını kanıtlamanın yolu, evrildiklerini kanıtlamaktır. Evrildiğini kanıtlamak evrimin lehinde, tasarımın aleyhinde kanıtların bulunduğu anlamına gelir.

    Öte yandan canlıların doğal yollarla evrildiğinin kanıtlanması canlıların tasarlandıkları iddiasını otomatik olarak yanlışlayacaktır. Zaten evrim kuramı, tasarımın yanlış olması durumunda doğru olacağından tasarım bilimseldir.

    Buradan da onun ampirik (deneysel ve gözleme dayalı) yani bilimsel olduğunu “basit bir akıl yürütmeyle” anlayabilirsiniz. Bu çelişkiyi anlamadıysanız detaya inebilirim.

    Burada da önemli bir yanılgı içinde olduğunuzu görüyorum. Sizin mantığınıza göre evrimin doğru olması için tüm canlıların ve tüm yapıların evrimleştiği göstermek gerekir. Bir tane yapının nasıl evrimleştiği gösterilemezse evrim yanlışlanmış olu ve tasarım doğrulanmış olur. Bu çok yanlış bir mantık. Bir kere birşeyin nasıl evrimleştiğinin şimdilik bilinmiyor olması onun evrimleşmediği veya evrimleşemeyeceğini göstermez. Bu nedenle tasarıma kanıt olamaz.

    Ayrıcasizin dediğiniz gibi evrimin doğru olması tasarımı yanlışlamaz. Akıllı tasarımcılar Tanrı canlıları bu şekilde evrimleşecek şekilde tasarlamıştır da diyebilir. Yani İK ile AT’yi ayırmak lazım. İK’nin yanlışlığı veya evrimin doğruluğu AT’nin yanlışlığını gerektirmez. Bence AT’nin yanlışlanması mümkün değildir. AT sadece İK’ye bağlı olsa elbette yanlışlanabilirdi ama öyle değil.

    3. Şöyle demişsiniz:

    — Tasarım teorisi, zekâ içermeyen bir sürecin bakteri kamçısını “üreteMEyeceğini” iddia eder.

    — Evrim teorisi ise, zekâ içermeyen bir sürecin bakteri kamçısını “üretebileceğini” iddia eder.

    İnceleyelim;

    Tasarım yanlışlanabilir mi? Evet. Çünkü tasarımı yanlışlamak için zekâ içermeyen bir sürecin kamçıyı (veya benzer herhangi bir sistemi) üretebildiğini yani onun evrildiğini göstermek yeterlidir.

    Tasarım yanlışlanabilir demişsiniz ama yukarda belirttiğim hataya düşmüşsünüz. Burada yanlışlanabilir olan indirgenemez kompleksliktir. İK ile AT’yi birebir tutamazsınız. AT’nin tek argümanı İK değil. İK yanlışlandı diye AT de yanlışlandı demek değildir. Mesela Dembski’nin kullandığı “Complex Specified Information” argümanı onun kullandığı şekliyle bilimsel değildir. İK yanlışlansa bile CSI vardır.

    Ayrıca İK’nin yanlışlanması konusunda da önemli sıkıntılar var. Mesela Behe bir yapıyı örnek veriyor ve bu İK’dir diyor. Onun İK olmadığı gösteriliyor. Ama bu İK’nin yanlışlanması değildir. Sadece o verilen örneğin İK olmadığının kanıtıdır. Sonra Behe başka bir örnek veriyor ve alın size başka bir İK yapı diyor. Bilim admlarının onun da İK olmadığını gösteriyor. Sonra Behe başka bir örnekle karşımıza çıkıyor. Durum bu olunca İK’nin yanlışlandığının AT’ciler tarafından kabul edilmesi imkansız gibi birşey oluyor. Ne de olsa hep yeni örnekler bulunabilir. Aslında mantıksal olarak genel bir İK yapının bir zekaya gerek olmadan kendiliğinden evrimleşebileceği de gösterildi ama normal olarak AT’ciler bunu kabul etmiyor. Prensip olarak İK yanlışlanmıştır ama AT’ciler verdikleri örnekler üzerinden konuşuyorlar ve onların nasıl adım adım evrimleştiğinin gösterilmesini istiyorlar. Biri gösterilirse de sıradaki ortaya koyuyorlar ve hadi bunu da gösterin diyolar. Hal böyle olunca AT’ciler hiçbir zaman İK’nin yanlışlandığını kabul etmeyecekler.

    Evrim teorisi yanlışlanabilir mi? Hayır. Çünkü evrim teorisini yanlışlamak için kamçının (veya benzer herhangi bir sistemin) potansiyel olarak sonsuz sayıdaki zekâ içermeyen muhtemel süreçlerden herhangi biriyle oluşamayacağını göstermek gerekir ki, bunu yapmak pratik olarak imkânsızdır. Bunu tüm evrilmiş canlılar için de uygulayabilirsiniz. Yapabilmenin yolu var mı yok mu diye talkorigin uzmanlarına ve iddia sahibi bilim adamlarına da sorabilirsiniz. Kaçamak cevaplar alırsanız şaşırmayın.

    Açıklama için uzaklara gitmeye gerek yok. Ben size bu durumu açıklayayım.

    Bu durumda evrimin yanlışlanabilmesi mümkündür. Mesela bakteri kamçısını oluşturan proteinlerin hiçbiri bakterilerdeki başka hiçbir yapıda kullanılmıyor olsaydı veya hiçbirinin homologu olmasaydı veya bakteri kamçısının yapısal olarak benzeri başka yapılar bakterilerde bulunmuyor olsaydı bu bakteri kamçısının adım adım gelişmelerle oluşabileceğine dair hiçbir açıklama yapılamamsına sebep olurdu. Yani şöyle şöyle oluşmuş olabilir bile diyemezdi bilim adamları. Böyle bir durumda mutasyonlar ve doğal seçilime dayalı evrim düşüncesi yanlışlanmış olurdu. Başka bir açıklama yapmak gerekirdi bu yapının kökenini, ortaya çıkışını açıklamak için. Ama durum öyle değil.

    Yani gördüğünüz gibi ortada çelişkili birşey varsa o da AT’cilerin ve sizlerin içinde bulunduğu durumdur.

  24. tasarimianlamak Says:

    Buradaki hatanız Miller, Dolittle ve daha birçok diğer bilim adamının yanlışlamaya çalıştığı şeyi akıllı tasarımın kendisi sanmanız. Onların yanlışlığını göstermeye çalıştıkları şey “indirgenmez komplekslik”tir. İK bilimsel bir argümandır. Çünkü test edilebilir ve yanlışlanabilirdir ki yanlışlanmıştır da.

    Hayır, hata falan yok, işte bu yüzden neyi kastettiğimi anlamanız için; 2. örneği verdim. Evrim Teorisi’nin yanlışlığının değili, tasarımın doğruluğuna karşılık gelir. Evrim Teorisi kanıtlanıyorsa, bu aynı zamanda tasarımın yanlışlandığını ortaya koyar.

    Akıllı tasarım ise yanlışlanabilir değildir bu sebeple bilimsel değildir. Mesela şimdi olduğu gibi İK’nin yanlışlanmış olması AT’nin de yanlışlandığını göstermez çünkü AT bilimsel bir argüman olan İK’ye bağlı değildir. İK yanlışlandı diye AT de yanlışlanmış olmuyor. Zaten AT’nin yanlışlanamaz olması da buradan geliyor.

    “ID yanlışlanabilir değildir” diyorsunuz, bunu demekle kalmayıp “neden yanlışlanamadığını” da açıklayın. Yoksa sizi “cevap vermiş” saymayacağım.

    İndirgenemez Komplekslik’e gelince; bu kavram ID’ın ana savını teşkil eder. Yani ID kuramının doğaya ilişkin ana savı, “canlıların indirgenemez komplekslikte olduğu” savıdır ve bu ID’ın temelini oluşturur. Bunun tersi ise Evrim Kuram’ının savıdır, yani “canlıların ndirgenebilir yapıda karmaşık olduğu”dur.

    Bunu ayırt edebilmeniz için her iki kuramın canlı yapılara ilişkin ne dediklerini anlatmaya çalıştım ama maalesef anlamamışsınız.

    Burada da önemli bir yanılgı içinde olduğunuzu görüyorum. Sizin mantığınıza göre evrimin doğru olması için tüm canlıların ve tüm yapıların evrimleştiği göstermek gerekir. Bir tane yapının nasıl evrimleştiği gösterilemezse evrim yanlışlanmış olu ve tasarım doğrulanmış olur.

    1. Yazıyı dikkatli okumalısınız, orada “evrim teorisini yanlışlamak için kamçının (veya benzer herhangi bir sistemin) potansiyel olarak sonsuz sayıdaki zekâ içermeyen muhtemel süreçlerden herhangi biriyle oluşamayacağını göstermek gerekir ki, bunu yapmak pratik olarak imkânsızdır diyor. Yani kuramın yanlışlanmaya olanak tanımadığını göstertiyor. Bir sizin anladığınıza, bir de orada yazılana bakın, ama lütfen dikkatli okuyun!

    . Bu çok yanlış bir mantık<

    2. Burada “benim mantığıma göre” diye bir şey yok, bilim felsefesi okuyorsanız bunları bilmeniz gerekiyordu. Siz bulduğunuz tüm olguları evrimin kanıtı gibi sayabilirsiniz, ama teoriniz bahsettiğim aksi durumları ayıklamanıza imkân vermiyor.

    Bir kere birşeyin nasıl evrimleştiğinin şimdilik bilinmiyor olması onun evrimleşmediği veya evrimleşemeyeceğini göstermez. Bu nedenle tasarıma kanıt olamaz

    Bunun, yani “şu anda bilinemeyen gelecekte de bilenemez”le alakası yok, “lütfen dikkatli okuyunuz”. Konu teorilerin yanlışlanmaya izin verip vermedikleridir. Evrim Kuramı’nın yanlışlanmaya kapalı olması onun metafizik olduğunu gösterir.

    Ayrıcasizin dediğiniz gibi evrimin doğru olması tasarımı yanlışlamaz. Akıllı tasarımcılar Tanrı canlıları bu şekilde evrimleşecek şekilde tasarlamıştır da diyebilir. Yani İK ile AT’yi ayırmak lazım. İK’nin yanlışlığı veya evrimin doğruluğu AT’nin yanlışlığını gerektirmez. Bence AT’nin yanlışlanması mümkün değildir. AT sadece İK’ye bağlı olsa elbette yanlışlanabilirdi ama öyle değil.

    Bakın basit hatalara devam ediyorsunuzi Ben dedim ki “Öte yandan canlıların doğal yollarla evrildiğinin kanıtlanması canlıların tasarlandıkları iddiasını otomatik olarak yanlışlayacaktır”. Aradaki farka dikkat ediniz.

    Evrim Kuramı doğal yollarla açıklama yoluna gider, bu yüzden tasarıma karşı çıkan bir düşüncedir. Değişik evrim düşünceleri vardır ki onlar zaten konumuz dışı. Buradaki temel ayrım “kendi kendine olan evrimle kendi kendine olmayan evrim”dir.

    Daha açık ifadeyle, Evrim Kuramı fizik yasalarına içkin olup kendi kendineliği savunur ve iddia eder. Tasarım ise bunun aksini. Bu iki düşünce birbirlerinin “değilidir”. Yani birinin kanıtlanması diğerini otomatik olarak yanlışlayacaktır.

    Tasarım yanlışlanabilir demişsiniz ama yukarda belirttiğim hataya düşmüşsünüz. Burada yanlışlanabilir olan indirgenemez kompleksliktir. İK ile AT’yi birebir tutamazsınız. AT’nin tek argümanı İK değil. İK yanlışlandı diye AT de yanlışlandı demek değildir. Mesela Dembski’nin kullandığı “Complex Specified Information” argümanı onun kullandığı şekliyle bilimsel değildir. İK yanlışlansa bile CSI vardır.

    Benzer hatayı yine sergiliyorsunuz, kuram ve kuram içi savların farkındayım. Ben kuramların özelleşmiş savlarını değil, ana savlarını ortaya koyuyorum. Bu ayrıma dikkat ediniz.

    Evrim Kuramı: canlılar kendi kendine türeyerek oluştu.
    Tasarım Kuramı: canlılar kendi kendine oluşmuş olamaz, fizik yasalarının doğal işleyişinin dışında etkenlere muhtaçtır.

    Şimdi anlaşılmıştır umarım.

    Ayrıca İK’nin yanlışlanması konusunda da önemli sıkıntılar var. Mesela Behe bir yapıyı örnek veriyor ve bu İK’dir diyor. Onun İK olmadığı gösteriliyor. Ama bu İK’nin yanlışlanması değildir. Sadece o verilen örneğin İK olmadığının kanıtıdır. Sonra Behe başka bir örnek veriyor ve alın size başka bir İK yapı diyor. Bilim admlarının onun da İK olmadığını gösteriyor. Sonra Behe başka bir örnekle karşımıza çıkıyor. Durum bu olunca İK’nin yanlışlandığının AT’ciler tarafından kabul edilmesi imkansız gibi birşey oluyor. Ne de olsa hep yeni örnekler bulunabilir. Aslında mantıksal olarak genel bir İK yapının bir zekaya gerek olmadan kendiliğinden evrimleşebileceği de gösterildi ama normal olarak AT’ciler bunu kabul etmiyor.

    Böyle bir yapı gösterilmiş olsaydı tasarım yanlışlanmış olacaktı. Sorun zaten Evrim Kuramı’nın “analoji, hayal gücü ve basit örneklerin varlığının karmaşıkların da evrilebildiğinin kanıtı gibi gösterilmesinde yatıyor. Bir kere analoji kanıt değildir. Bu objektif bir kriter sağlamıyor. Yapının net biçimde indirgenebilir olduğunu göstermeye zaten olanak yok.

    Bana insandaki kalp ve beyni “daha basit yapıdaki beyin ve kalpleri göstermeden- indirgenebilir olarak açıklayabilir misiniz? Daha basit yapıdakilerin varlığı karmaşıkların evrilebileceğine delil olarak gösterilemez. Çünkü bu tümevarım bir kanıt değildir.

    Bu durumda evrimin yanlışlanabilmesi mümkündür. Mesela bakteri kamçısını oluşturan proteinlerin hiçbiri bakterilerdeki başka hiçbir yapıda kullanılmıyor olsaydı veya hiçbirinin homologu olmasaydı veya bakteri kamçısının yapısal olarak benzeri başka yapılar bakterilerde bulunmuyor olsaydı bu bakteri kamçısının adım adım gelişmelerle oluşabileceğine dair hiçbir açıklama yapılamamsına sebep olurdu. Yani şöyle şöyle oluşmuş olabilir bile diyemezdi bilim adamları. Böyle bir durumda mutasyonlar ve doğal seçilime dayalı evrim düşüncesi yanlışlanmış olurdu. Başka bir açıklama yapmak gerekirdi bu yapının kökenini, ortaya çıkışını açıklamak için. Ama durum öyle değil.

    Ben size “kalp organının” sonsuz sayıda rastgele (ve zorunlu olarak) olası süreçlerden herhangi biriyle oluşamayacağını göstermeniz gerekir diyorum siz hala aynı yerde takılı kalıyorsunuz. Şimdi soruyorum, böyle bir kuram teorik olarak yanlışlanabilir mi? (pratik olarak zaten yanlışlanamaz)

    Bir diğer nokta da homoloji, homoloji zaten bir tarif biçimidir. Sonuç olarak gene analoji gene analoji, bilimsel kanıt nerede? Analojik bir açıklamayı neden bir gerçek gibi kabul etmemizi istiyorsunuz?

  25. tasarimianlamak Says:

    Kısa bilgi : bir teori kendinin sınanmasına izin verdiği ölçüde bilimseldir. Evrim Kuramı’nın ana savı gözlem ve yoklama alanını aştığı için baştan kaybediyor. Bu yüzden kuram kendini doğrulamak için analojilere başvuruyor. Oysa analojinin bilimsel değeri bellidir. Analoji farazi hükümler verir.

  26. Da Vinci Says:

    Anlamadığınız çok fazla şey olduğunu görüyorum. Her dediğinize tek değinmeyeceğim. Bu sefer kısa tutacağım.

    İK’lik sizin düşündüğünüz gibi bir akılı gerektirmez. Hermann J. Muller’in 1918 yılında yazdığı “Genetic Variablity, Twin Hybrids and Constant Hybrids, in a Case of Balanced Lethal Factors” (Genetics, Vol 3, No 5, Eylül 1918, s. 422-499) başlıklı makalesinde değindiği gibi doğal seleksiyon ve mustasyonlara dayalı evrimde olması beklenen birşeydir. Behe’nin tanımladığı gibi İK yapıların oluşması için dışardan akıllı birşeyin müdahelesine gerek yok. Evrimsel süreçte bu özellikteki yapılar zaten kendiliğinden oluşacaktır. Muller bunu 1918 yılında ortaya koymuş.

    Zaten birçok bilim adamı da İK yapıların nasıl kendilğinden oluşabileceğini göstermiştir.

    Ben uzun uzun okumakla uğraşamam diyenler için iki adet vide öneririm:

    The Evolution of Irreducible Complexity
    Irreducible Complexity (bacterial flagellum) debunked

    Bu videolarda İK yapıların evrimsel süreçte akıllı bir müdaheleye gerek duymadan nasıl oluşabilecekleri görsel olarak anlatılmaktadır.

    “ID yanlışlanabilir değildir” diyorsunuz, bunu demekle kalmayıp “neden yanlışlanamadığını” da açıklayın. Yoksa sizi “cevap vermiş” saymayacağım.

    İndirgenemez Komplekslik’e gelince; bu kavram ID’ın ana savını teşkil eder. Yani ID kuramının doğaya ilişkin ana savı, “canlıların indirgenemez komplekslikte olduğu” savıdır ve bu ID’ın temelini oluşturur. Bunun tersi ise Evrim Kuram’ının savıdır, yani “canlıların ndirgenebilir yapıda karmaşık olduğu”dur.

    ID yanlışlanabilir değildir çünkü siz akıllı bir dış gücün varlığını kabul etmeye hazırsanız doğal yollarla olduğu bilinen doğa fenomenlerini “akıllı tasarımcı böyle olacak şekilde tasarlamıştır” diyerek de açıklayabilirsiniz. Yani aslında canlılar için akıllı dış müdahele gerekmediği sonucuna varsanız bile “bunun olması için akıllı tasarımcının canlıları bu olaylar doğal yollarla oluşacak şekilde tasarlamıştır” diyerek yine AT’yi savunmaya devam edebilirsiniz. Böyle olunca AT’nin yanlışlanması mümkün olmaz. Ama siz derseniz ki İK yapıların kendiliğinden oluşmasının olanaklı olduğu gösterildiğinde AT yanlışlanmış olur ona birşey demem. O zaman tamam ama iş orda kalmıyor. Çünkü mutasyonların olduğunu ama bazı mutasyonların tasarımcı tarafından tasarlandığı için olduğunu söyleyecek kadar ileri gidiyor AT’ciler. Böyle bir durumda siz nasıl olur da mutasyonların tasarımcı tasarladığı için ve tasarladığı şekilde değil de bilinen fiziksel ve kimyasal olaylar gibi kendiliğinden olduğunu kanıtlayabilirsiniz. Bu tip nedenlerle AT’ciler İK yapıların akıllı dış müdahele olmaksınız gerçekleşemeyeceğine mutlak şekilde ikna olmuş durumdalar. Buna bir nevi iman da diyebiliriz. Bu öyle bir iman ki Behe İK tanımının içine “evrimleşeme” kriterini koymuştur. Yani tanım gereği İK yapılar evrimleşemez diyor Behe. Ama yukarda örneğini verdiğim gibi 1918 yılında Hermann Muller, Behe ile aynı tanımı yaparak bunların evrimsel süreçte oluşması gerektiğini, bu tip yapıların evrimsel süreçte beklenen şeyler olduğunu belirtmiştir. Zaten günümüzde de birçok bilim adamı bunu göstermiştir. Ama iş orada bitmiyor. Yani İK’nin prensip olarak evrimleşebileceğinin gösterilmesiyle tatmin olmuyorlar ve “hadi şunun nasıl evrimleştiğini gösterin” diyorlar.

    Önemli olan prensip olarak bir argümanın yanlışlanmasıdır. O argümana dayalı her örneğin tek tek yanlışlanması mümkün değildir. Yani İK’nin akıllı müdahele olmasızın oluşamayacağı argümanının prensip olarak yanlışlanması yeterlidir. Tabiki bakteri kamçısı veya pıhtılaşma sisteminin nasıl evrimleşmiş olabileceğiyle ilgili araştırmalar yapılır varsayımlar ortaya atılır, modeller geliştirilir ama sonuçta geçmişte olan bir olayın nasıl olduğuyla ilgili kesin bilgiler edinilemeyebilir. Evrimleşeme sürecinin nasıl olduğu net bir şekilde belirlenemiyor diye evrimleşmemiştir sonucuna varılamaz. Prensip olarak bunun gerçekleşmesinin mümkün olduğunun gösterilmesi yeterlidir. Çünkü aksi argüman evrimleşmiş olamayacağını söylüyordu. Bunun yanlışlanması için nasıl evrimleştiğinin en ince ayrıntısına kadar gösterilmesi değil nasıl evrimleşmiş olabileceğinin gösterilmesi yeterlidir.

    Bu arada hep akıllı olmayan süreçlere göre olayları nasıl açıklanacağından bahsettik. Evrim karşıtları bunu nasıl açıklar? başlıklı yazımı okuyup bunun akıllı tasarım perspektifinden nasıl açıklanabileceğine dair birşeyler söyler misiniz? Genetikle ilgili buna benzer onlarca örnek verebilirim. Tüm primatlarda bulunan ve normalde C vitamini sentezinde kullanılıyor olması gereken genin bozulmuş hali veya tüm hayvanların DNA’larındaki virüs kalıntıları gibi şeyler.

  27. Da Vinci Says:

    Kısa bilgi : bir teori kendinin sınanmasına izin verdiği ölçüde bilimseldir. Evrim Kuramı’nın ana savı gözlem ve yoklama alanını aştığı için baştan kaybediyor. Bu yüzden kuram kendini doğrulamak için analojilere başvuruyor. Oysa analojinin bilimsel değeri bellidir. Analoji farazi hükümler verir.

    Yine yanlış.

    29+ Evidences for Macroevolution adresini incelerseniz evrimin 30 tahminini ve bunlar için deney ve gözlemleri ve bunların nasıl yanlışlanabileceğini görebilirsiniz. Ortada analojinin a’sı yok. Bunları iyi incelerseniz hepsinin tamamen gözlem, deney ve bilimsel bulgulara dayalı olduğunu görürsünüz.

  28. tasarimianlamak Says:

    İK’lik sizin düşündüğünüz gibi bir akılı gerektirmez. Hermann J. Muller’in 1918 yılında yazdığı “Genetic Variablity, Twin Hybrids and Constant Hybrids, in a Case of Balanced Lethal Factors” (Genetics, Vol 3, No 5, Eylül 1918, s. 422-499) başlıklı makalesinde değindiği gibi doğal seleksiyon ve mustasyonlara dayalı evrimde olması beklenen birşeydir.

    Bana kaynağı söylemeyin, kaynağın ne dediğini burada açıklayın. O adam öyle dedi diye öyle bir şey olacak değil. Olduğu vaki mi? Onu söyleyin siz.

    Zaten birçok bilim adamı da İK yapıların nasıl kendilğinden oluşabileceğini göstermiştir.
    Ben uzun uzun okumakla uğraşamam diyenler için iki adet vide öneririm:

    IK’in oluşabileceği gösterilemiyor orada. Animasyonlarla kanıt olmaz. Alacaksınız bakteriyi, bir takım hayati uzuvlarını gen haritasından mutasyona uğratıp deaktive edeceksiniz (emin olmamakla birlikte deneyin bu şekilde yapılacağı kuramsal olarak anlaşılabilir). Ve daha sonra kökeninde doğuştan kamçı olan bu hayvanların kamçısız olarak çoğaltıldığı gösterilecek. Siz bu tarz animasyonlarla kolayca ikna olabilirsiniz ama ben ikna olamıyorum.

    ID yanlışlanabilir değildir çünkü siz akıllı bir dış gücün varlığını kabul etmeye hazırsanız doğal yollarla olduğu bilinen doğa fenomenlerini “akıllı tasarımcı böyle olacak şekilde tasarlamıştır” diyerek de açıklayabilirsiniz.

    Hayır, bunu ayırmanın yöntemleri var. Doğal yollarla oluşan bir kristal dizisini doğal yollarla oluşamayacak olan kütüphane rafı düzeninden ayırt edebiliyoruz.

    ID’ın yanlışlanma ölçütünü karşıladığını yukarıda yazdım. Tekrar yazıyorum; ID ne der? Der ki; “canlı yapılar gelişi güzel rastlantıların ve fiziksel zorlamaların sonucu oluşamaz”. Bu kadar basit bir tanımı gerçekten anlamanız gerekir.

    Bu tanımı anlayıp anlamadığınızı ortaya koymamız için şu soruyu sormamız gerekiyor;

    Soru: Bu tanımda bir ön kabul görüyor musunuz? Ben göremiyorum, siz görebiliyorsanız buyurun gösterin.

    Tanımı tekrar hatırlatıyorum, dikkat buyurunuz; ID; “canlı yapılar gelişi güzel rastlantıların ve fiziksel zorlamaların sonucu oluşamaz”. Özetle dediği bu.

    Bu tanım “operasyonel” bir tanımdır, yani birinci sınıf, tamamen sınanabilir bilimsel bir tanımdır. Sizin bu tanımı çürütmeniz için yapmanız gereken zaten (buraya dikkat kesilin) savunduğunuz ve savunmakta olduğunu şey olan Evrim Kuramı’dır. Evrim Kuramı doğru ise zaten “bu tanım” yanlıştır. İşte ID bu yüzden bilimseldir.

    Şu önermeye dikkat edin; “dünya düzdür”! Bu bilimsel bir önermedir, zira aksini gösterebilmek mümkündür, tıpkı ID’in aksini gösterebilmenin mümkün hatta çok kolay olması gibi.

    Bu konuyu es geçmeyin. Özellikle bu konuda cevabınızı bekliyorum.

    Yani aslında canlılar için akıllı dış müdahele gerekmediği sonucuna varsanız bile “bunun olması için akıllı tasarımcının canlıları bu olaylar doğal yollarla oluşacak şekilde tasarlamıştır” diyerek yine AT’yi savunmaya devam edebilirsiniz.

    Elbette, zaten teistik evrim modelleri bunu söyler ama konumuz bu değil. Evrim Kuramı bu haliyle bile teizm ve deizm’e içkindir (fizik yasaları Tanrı’nın yaptığıdır ve kutsal kitap açıklamaları semboliktir).

    Böyle olunca AT’nin yanlışlanması mümkün olmaz. Ama siz derseniz ki İK yapıların kendiliğinden oluşmasının olanaklı olduğu gösterildiğinde AT yanlışlanmış olur ona birşey demem

    O AT değil teistik evrim modelidir. O noktada Evrim Kuramı kabul edilmektedir zaten (Francis Collins bunlardan biridir).

    Çünkü mutasyonların olduğunu ama bazı mutasyonların tasarımcı tarafından tasarlandığı için olduğunu söyleyecek kadar ileri gidiyor AT’ciler. Böyle bir durumda siz nasıl olur da mutasyonların tasarımcı tasarladığı için ve tasarladığı şekilde değil de bilinen fiziksel ve kimyasal olaylar gibi kendiliğinden olduğunu kanıtlayabilirsiniz.

    Bu esasen felsefî bir konudur. Teolojide bu Tanrı’nın özel ve genel tasarrufu diye bilinir. Buna göre doğal olan olaylar (en temelde) Tanrı’nın dolaylı yaptırımı iken özelleşmiş ve karmaşık olaylar doğrudan müdahalesine karşılık gelir. Konu bu değil.

    Bu tip nedenlerle AT’ciler İK yapıların akıllı dış müdahele olmaksınız gerçekleşemeyeceğine mutlak şekilde ikna olmuş durumdalar.</

    ID’cılar özet olarak şunu der; “kanıtlara bakalım, onlar bizi nereye götürüyorsa bunu kabul edelim”. Bakın, ID savunucularının bir kısmı farklı düşünebilir, evrim teorisyenlerinin aralarında bile fosil tartışmaları yapılır, bu doğaldır.

    Buna bir nevi iman da diyebiliriz. Bu öyle bir iman ki Behe İK tanımının içine “evrimleşeme” kriterini koymuştur. Yani tanım gereği İK yapılar evrimleşemez diyor Behe. Ama yukarda örneğini verdiğim gibi 1918 yılında Hermann Muller, Behe ile aynı tanımı yaparak bunların evrimsel süreçte oluşması gerektiğini, bu tip yapıların evrimsel süreçte beklenen şeyler olduğunu belirtmiştir.

    Dediğim gibi 1918’de kalmış “mümkündür, olabilir” cinsinden bir açıklamayı ciddiye alamam. Bilim diyorsanız kanıt göstermelisiniz, “olabilir, mümkündür” gibi yorumlar değil. O adamın öngörüsü kendisini bağlar, o hipotezini delillendirmediği sürece kıymeti olmayacak.

    .Zaten günümüzde de birçok bilim adamı bunu göstermiştir. Ama iş orada bitmiyor. Yani İK’nin prensip olarak evrimleşebileceğinin gösterilmesiyle tatmin olmuyorlar ve “hadi şunun nasıl evrimleştiğini gösterin” diyorlar.

    Göstermek demek bir dizi animasyonlar yapmak veya olasılıklı tahminler yürütme suretiyle bol analojilerle makaleler yazmak değildir. Böyle bilim olmaz. Siz bu tür şeylere bilim diyorsanız işimiz var sizinle.

    Önemli olan prensip olarak bir argümanın yanlışlanmasıdır. O argümana dayalı her örneğin tek tek yanlışlanması mümkün değildir. Yani İK’nin akıllı müdahele olmasızın oluşamayacağı argümanının prensip olarak yanlışlanması yeterlidir. Tabiki bakteri kamçısı veya pıhtılaşma sisteminin nasıl evrimleşmiş olabileceğiyle ilgili araştırmalar yapılır varsayımlar ortaya atılır, modeller geliştirilir ama sonuçta geçmişte olan bir olayın nasıl olduğuyla ilgili kesin bilgiler edinilemeyebilir. Evrimleşeme sürecinin nasıl olduğu net bir şekilde belirlenemiyor diye evrimleşmemiştir sonucuna varılamaz. Prensip olarak bunun gerçekleşmesinin mümkün olduğunun gösterilmesi yeterlidir. Çünkü aksi argüman evrimleşmiş olamayacağını söylüyordu..

    Bakın, bilimde yanlışlanmanın tanımı bellidir, Karl. R. Popper bu metodu bilime kazandırmıştır. Bunun yine iyi bir elek olamayacağını düşünenler yok değildir (Quine) Yani bilim felsefesinde falsibiable konusunda ortak bir uzlaşı yoktur. Gördüğüm kadarıyla siz ve biz bunu uzlaşı alanı olarak kabul ediyoruz. Yani ölçütlerden birisi yanlışlanmadır.

    Ama Evrim Kuramı yukarıda zikrettiğim gibi yanlışlanamıyor. Sadece bununla kalınsa, Evrim Kuramı bilimsel olma koşullarının bir çoğunu yerine getiremiyor. Sitede (akillitasarim.wordpress.com ve tasarimianlamak.wordpress.com) bununla alakalı bir araştırma yazısı yayınlacağım.

    Bunun yanlışlanması için nasıl evrimleştiğinin en ince ayrıntısına kadar gösterilmesi değil nasıl evrimleşmiş olabileceğinin gösterilmesi yeterlidir

    Yanlışlanmayı yeterince anlamamışsınız, yanlışlanma ters elek vazifesi görür. Doğrulanarak biriktirme yerine eksilterek doğruları ayıklamayı hedefler. Neo-Darwinist Kuram bu ölçütü yeterince karşılayamıyor. Nedenini de yukarıda yazdım, itirazınızı o argüman üzerinden yapınız.

    Bu arada hep akıllı olmayan süreçlere göre olayları nasıl açıklanacağından bahsettik. Evrim karşıtları bunu nasıl açıklar? başlıklı yazımı okuyup bunun akıllı tasarım perspektifinden nasıl açıklanabileceğine dair birşeyler söyler misiniz? Genetikle ilgili buna benzer onlarca örnek verebilirim. Tüm primatlarda bulunan ve normalde C vitamini sentezinde kullanılıyor olması gereken genin bozulmuş hali veya tüm hayvanların DNA’larındaki virüs kalıntıları gibi şeyler.

    Burada verdiğiniz bilgi, teorik olarak bile “akıllı olmayan süreçlerin dışında bir etkenle açıklanamaz” sonucunu vermiyor bize. Bu ve benzeri mantık hatasını çok sık görüyorum bu aralar.

    Bir tasarımcının işlevsel olarak çalışan ama bazı kısımları işleve yardımcı olmayan, bakıldığında gelişi güzellik sergileyen ve absürd öğeler eklememesi için hiçbir neden yoktur. Bu mantık hatasından kurtulunmadığı sürece bocalama ve yerinde sayma maalesef devam edecektir.

  29. Da Vinci Says:

    Bana kaynağı söylemeyin, kaynağın ne dediğini burada açıklayın. O adam öyle dedi diye öyle bir şey olacak değil. Olduğu vaki mi? Onu söyleyin siz.

    Hermann Muller 1918 yılında şöyle demiş:

    … Most present day animals are the result of a long process of evolution, in which at least thousands of mutations must have taken place. Each new mutant in turn must have derived its survival value from the effect which it produced upon the “reaction system” that had been brought into being by the many previously formed factors in cooperation; thus a complicated machine was gradually built up whose effective working was dependent upon the interlocking action of very numerous elementary parts or factors, and many of the characters are factors which, when new, where originally merely an asset finally become necessary because other necessary characters and factors had subsequently become changed so as to be dependent on the former. It must result, in consequence, that a dropping out of, or even a slight change in any one of these parts is very likely to disturb fatally the whole machinery; …

    Tanım temelde aynı. Elbette kelime seçimleri farklı ama anlattığı şey aynı. Bu tip yapıların oluşması gerektiğini söylüyor Muller. Peki Behe ne diyor? Bunların indirnemeyeceğini bu sebeple evrimleşmiş de olamayacağını söylüyor. Ama Muller bunların evrimin doğal bir sonucu olarak oluşacağını söylüyor. Kaldı ki verdiğim videolarda da Behe’nin tanımına uyan İK yapıların nasıl oluşabileceği anlatılıyor.

    IK’in oluşabileceği gösterilemiyor orada. Animasyonlarla kanıt olmaz. Alacaksınız bakteriyi, bir takım hayati uzuvlarını gen haritasından mutasyona uğratıp deaktive edeceksiniz (emin olmamakla birlikte deneyin bu şekilde yapılacağı kuramsal olarak anlaşılabilir). Ve daha sonra kökeninde doğuştan kamçı olan bu hayvanların kamçısız olarak çoğaltıldığı gösterilecek. Siz bu tarz animasyonlarla kolayca ikna olabilirsiniz ama ben ikna olamıyorum.

    O zaman biz sizinle bu konuşmayı hiç uzatmayalım. Siz kafanızda hayali bir süreç yaratmışsınız ve bu olmadan İK yapıların evrimleşebileceğine ikna olmayacaksınız. Böyle bir süreç olmadığını söyleyeyim. Bunu nerden çıkardığınızı da çok merak ettim. Kendiniz mi buldunuz?

    Tanımı tekrar hatırlatıyorum, dikkat buyurunuz; ID; “canlı yapılar gelişi güzel rastlantıların ve fiziksel zorlamaların sonucu oluşamaz”. Özetle dediği bu.

    gelişi güzel rastlantı? fiziksel zorlama? İlginç bir tanım olmuş. Sanırım bunu da siz buldunuz.

    Tekrar hatırlatayım evrim teorisi canlılığın oluşumuyla ilgili hiçbir şey söylemez. Canlılığın oluşumu evrim teorisinin konusu dışındadır. Bununla ilgili herhangi bir mekanizma falan önermez hiçbir iddia da bulunmaz. Mesela insanlar nasıl oluştu? AT bununla ilgili ne söyler? Bilginiz var mı? Veya kuşlar AT’ye göre nasıl oluşmuştur? İnsanlar neden 200.000 yıldır var? Nasıl bir mekanizmayla oluşmuşlar? Yani direk tasarımcının dış müdahelesi var mı? İşin içinde yaratılıştaki gibi bir hokus pokus var mı? Yani yoktan şak diye ortaya bir insan mı çıkıyor? Tasarımcı nasıl bir müdahele ediyor?

    AT’nin o kadar çok sorunu var ki aslında nedense kimse bunlarla ilgilenmiyor. Bütün tartışma evrim teorisi üzerinden gidiyor. Çünkü aslında AT dedikleri şeyin canlı türlerinin varlığıyla ilgili yapabileceği pek bir açıklama yok. “Çok karmaşıklar bu nedenle bir akıllı tasarımcının müdahelesi lazım.” bütün “teori” dedikleri şey bu. Tasarımcı kimmiş, neymiş, nasıl çalışırmış, nasıl müdahele edermiş, neyi ne zaman yapmış? Bunlarla ilgili tek bir kelime yok. Son “teori” oluyor bu.

    Yani aslında canlılar için akıllı dış müdahele gerekmediği sonucuna varsanız bile “bunun olması için akıllı tasarımcının canlıları bu olaylar doğal yollarla oluşacak şekilde tasarlamıştır” diyerek yine AT’yi savunmaya devam edebilirsiniz.

    Elbette, zaten teistik evrim modelleri bunu söyler ama konumuz bu değil. Evrim Kuramı bu haliyle bile teizm ve deizm’e içkindir (fizik yasaları Tanrı’nın yaptığıdır ve kutsal kitap açıklamaları semboliktir).

    Böyle olunca AT’nin yanlışlanması mümkün olmaz. Ama siz derseniz ki İK yapıların kendiliğinden oluşmasının olanaklı olduğu gösterildiğinde AT yanlışlanmış olur ona birşey demem

    O AT değil teistik evrim modelidir. O noktada Evrim Kuramı kabul edilmektedir zaten (Francis Collins bunlardan biridir).

    Peki AT ne? Bundan farkını net bir şekilde açıklayabilir misiniz? Yani AT’nin önerdiği süreç nedir? Tabi varsa…

    Dediğim gibi 1918’de kalmış “mümkündür, olabilir” cinsinden bir açıklamayı ciddiye alamam. Bilim diyorsanız kanıt göstermelisiniz, “olabilir, mümkündür” gibi yorumlar değil. O adamın öngörüsü kendisini bağlar, o hipotezini delillendirmediği sürece kıymeti olmayacak.

    “Mümkündür, olabilir” değil “olması doğaldır, olacaktır” diyor Muller. Kanıt ise dediğim gibi birçok bilim adamı tarafından prensip bazında verildi. Linkini verdiğim videolarda da prensip olarak görsel bir şekilde İK yapıların nasıl adım adım oluşabileceği gösterilmekte.

    Göstermek demek bir dizi animasyonlar yapmak veya olasılıklı tahminler yürütme suretiyle bol analojilerle makaleler yazmak değildir. Böyle bilim olmaz. Siz bu tür şeylere bilim diyorsanız işimiz var sizinle.

    Cidden sizinle işimiz var. Behe ne diyordu bakteri kamçısı için? “40 tane proteine ihtiyacı var ve bunların 30 tanesinin homologları yok. Yani 30 tane başka hiçbir yerde kullanılmayan bakteri kamçısına özel protein. Bunların akıllı bir müdahele olmadan oluşması mümkün değil.” Peki yeni araştırmalar ne gösterdi. 30 sayısı 2’ye indi. Peki neden Behe 30 diyordu? Çünkü araştırmadı. Eğer samimi bir bilim adamı olsa ilk önce bakteri kamçısıyla ilgili böyle bir araştırma yapardı. Ama o böyle birşey olabileceğine olanak vermiyor. Bakteri kamçısı akıllı müdahele olmadan oluşmaaz düşüncesine sıkı sıkıya bağlanmış. Homologu yok diye bilinen 30 proteinin acaba homologları var mı diye bir araştırma yapma gereği hissetmiyor. Samimi bir bilim adamının tavrı bu olmamalı.

    Ama Evrim Kuramı yukarıda zikrettiğim gibi yanlışlanamıyor. Sadece bununla kalınsa, Evrim Kuramı bilimsel olma koşullarının bir çoğunu yerine getiremiyor. Sitede (akillitasarim.wordpress.com ve tasarimianlamak.wordpress.com) bununla alakalı bir araştırma yazısı yayınlacağım.

    Yanlışlanmayı yeterince anlamamışsınız, yanlışlanma ters elek vazifesi görür. Doğrulanarak biriktirme yerine eksilterek doğruları ayıklamayı hedefler. Neo-Darwinist Kuram bu ölçütü yeterince karşılayamıyor. Nedenini de yukarıda yazdım, itirazınızı o argüman üzerinden yapınız.

    Evrim teorisi çok kolaylıkla yanlışlanabilir. En basitinden 200 milyon yıllık bir Homo cinsine ait fosil veya 500 milyon yıllık bir memeliye ait fosil bugün bildiğimiz anlamdaki evrim teorisi çökertmiş olacaktır. Modern evrim teorisi yanlışlanmış olacaktır. Ayrıca 29+ Evidences for Macroevolution başlıklı yazıda ortak atadan türeme düşüncesinin nasıl yanlışlanabileceğini anlatan 30 madde var. Bunlardan herhangi biri bu düşünceyi yanlışlayabilir. İsterseniz bir inceleyin de ondan sonra yanlışlanamaz yorumu yapın. Yani sizin bilgi birikiminiz ve düşünme kapasiteniz nasıl yanlışlanabileceğini bulmanıza yeterli olmuyor olabilir ama bilim admları bunları rahatlıkla ortaya koyabiliyorlar.

    Burada verdiğiniz bilgi, teorik olarak bile “akıllı olmayan süreçlerin dışında bir etkenle açıklanamaz” sonucunu vermiyor bize. Bu ve benzeri mantık hatasını çok sık görüyorum bu aralar.

    Bir tasarımcının işlevsel olarak çalışan ama bazı kısımları işleve yardımcı olmayan, bakıldığında gelişi güzellik sergileyen ve absürd öğeler eklememesi için hiçbir neden yoktur. Bu mantık hatasından kurtulunmadığı sürece bocalama ve yerinde sayma maalesef devam edecektir.

    Keşke verdiğim örneklerle ilgili iki kelime birşey yazmayı deneseydiniz.

    Bu bilgiler ortan atadan türeme görüşünü açıkça desteklerler. Bunun gibi 30 tane delili yukardaki linkte bulabilirsin. Peki AT bunalrın neresinde duruyor? Görüldüğü gibi AT’nin herhangi birşeyi açıklamaya çalışma gibi bir kaygısı yok. AT’nin derdi açıklamaları yok etmeye çalışmak. Bu insan-şempanze kromozom birleşmesi meselesinde “bu olay doğal yollarla olamaz” mı diyorsunuz? Yani tasarımcı kromozomları birleştirtmiştir gibi bir açıklamanız mı var yoksa daha farklı akılcı bir öneriniz var mı?

  30. tasarimianlamak Says:

    Tanım temelde aynı. Elbette kelime seçimleri farklı ama anlattığı şey aynı. Bu tip yapıların oluşması gerektiğini söylüyor Muller.

    Sayın davinci

    Yazınızı tebessümle okudum. Ben “oluşması gerektiği” söylenen şeyleri dikkate almıyorum diyorum siz bana böyle yapıların evrim sonucu oluşması gerektiğini söylüyorsunuz. Kanıt sizin literatürünüzde ne anlama geliyor bilmiyorum ama ben “olması gerekiyor” türünden lafları kanıt sayamam. Kanıt gözleme dayalı tümevarımdır. Bir şeyin olası olması kanıt değildir. Tanrı’nın varlığı da olasıdır, bu bir kanıt değildir.

    Peki Behe ne diyor? Bunların indirnemeyeceğini bu sebeple evrimleşmiş de olamayacağını söylüyor. Ama Muller bunların evrimin doğal bir sonucu olarak oluşacağını söylüyor. Kaldı ki verdiğim videolarda da Behe’nin tanımına uyan İK yapıların nasıl oluşabileceği anlatılıyor.

    Videoları geçelim onlarla ilgilenmiyorum çünkü. Ben sizin indirgenemezlikten ne anladığınızı merak etmekteyim.

    Mesela size şöyle bir soru sorayım; hücre içinde hücrenin enerji gereksinimini karşılayan mitokondriler vardır bilirsiniz. Mitokondrileri hücreye enerji üretmeye ve onu hücrenin diğer elemanlarıyla organizasyona girmeye zorlayan bir fizik ve kimya yasası biliyor musunuz?

    O zaman biz sizinle bu konuşmayı hiç uzatmayalım. Siz kafanızda hayali bir süreç yaratmışsınız ve bu olmadan İK yapıların evrimleşebileceğine ikna olmayacaksınız. Böyle bir süreç olmadığını söyleyeyim. Bunu nerden çıkardığınızı da çok merak ettim. Kendiniz mi buldunuz?

    Animasyonları neden kanıt kabul edeyim? Gözlem veya deney sonuçları beni alakadar eder. Ona bakarsanız animasyonla Behe’de tasarımı kanıtlıyor.

    gelişi güzel rastlantı? fiziksel zorlama? İlginç bir tanım olmuş. Sanırım bunu da siz buldunuz.

    Siz tasarımı bilmiyor musunuz? Darwin’in ortaya attığı bugünkü haliyle Modern Evrim Kuramı’nı bilmiyor musunuz?

    -Evrim Kuramı’nda bilinç var mıdır? Yoktur. Onun yerine rastlantı ve fizik yasalarının zorlaması vardır.

    -Tasarımda bilinç var mıdır? Vardır. Fizik yasalarına uyarak tasarlandıkları iddia edilir.

    Siz temel kabulleri ve teorinin özde ne dediğini bilemiyorsanız tabi ki tartışmamamız gerekiyor.

    Tekrar hatırlatayım evrim teorisi canlılığın oluşumuyla ilgili hiçbir şey söylemez. Canlılığın oluşumu evrim teorisinin konusu dışındadır.

    Tamam, kabul edelim. Ben de size şunu hatırlatayım; tasarım tasarlayıcı konusunda hiçbir öneride ve iddiada bulunmaz. Tasarlayanı gözlemleme veya deneyleme imkânı ile tasarlanmış nesneler arasında zorunlu bir ilişki kurmaya gerek yoktur.

    Anlaştık mı?

    Anlaşmamız gerekiyor çünkü sizi zor durumda bırakacak bir kavram söz konusu. Evrim Kuramı’na göre tüm canlıların nedeni nedir? Ortak ata. Hepsi ondan türemiştir (iddia).

    Eğer siz “tasarımın varlığının kanıtı için tasarlayıcıyı görmem gerekir” diye tutturursanız (ki bu mantık ve bilim felsefesini bilmemenin alametidir), ben de size ortak atanın varlığının kanıtı için ortak atayı görmem gerekir” diye tuttururum ki bu dedim gibi yanlış olur. Yani sizin tasarım için tasarlayıcı görme şartınız, benim ortak ata kanıtı için ortak atayı görme şartımla eşdeğerdir ve ikisi de aynı bağlamda birer saçmalıktır.

    Şimdi yanlış anladığınız kısma gelelim, tanımı tekrar ortaya koyuyorum “canlı yapılar gelişi güzel rastlantıların ve fiziksel zorlamaların sonucu oluşamaz (ID)”

    Bunun Evrim Kuramı’nda ki karşılığı şudur: “canlı yapılar gelişi güzel rastlantılar ve fiziksel zorlamaların sonucu oluşurlar (Evrim Kuramı”.

    Anlayacağınız dilden söylersek, “canlı yapılar şans ve zorunluluğun birlikteliğiyle oluşurlar (Evrim Kuramı)”.

    Tanımı anlamış olduğunuzu farz ederek asıl noktaya geliyorum; siz yazdığım tanımı “cansızdan canlıya geçiş” olarak algılamışsınız. Hayır, ben bunu kastetmiyorum zaten.

    Dediğim şudur: “canlı yapılar şans ve zorunluluğun birlikteliğiyle oluşur ve türerler”.

    Yani oluşum için gereken şartlarla türeme için gereken şartlar arasındaki tek fark doğal seleksiyondur ki o da yeni bilgi ekleme noktasında işe yaramaz. Sonuç olarak

    Mesela insanlar nasıl oluştu? AT bununla ilgili ne söyler? Bilginiz var mı? Veya kuşlar AT’ye göre nasıl oluşmuştur? İnsanlar neden 200.000 yıldır var? Nasıl bir mekanizmayla oluşmuşlar? Yani direk tasarımcının dış müdahelesi var mı? İşin içinde yaratılıştaki gibi bir hokus pokus var mı? Yani yoktan şak diye ortaya bir insan mı çıkıyor? Tasarımcı nasıl bir müdahele ediyor?

    AT’nin o kadar çok sorunu var ki aslında nedense kimse bunlarla ilgilenmiyor. Bütün tartışma evrim teorisi üzerinden gidiyor. Çünkü aslında AT dedikleri şeyin canlı türlerinin varlığıyla ilgili yapabileceği pek bir açıklama yok. “Çok karmaşıklar bu nedenle bir akıllı tasarımcının müdahelesi lazım.” bütün “teori” dedikleri şey bu. Tasarımcı kimmiş, neymiş, nasıl çalışırmış, nasıl müdahele edermiş, neyi ne zaman yapmış? Bunlarla ilgili tek bir kelime yok. Son “teori” oluyor bu.

    Arap çorbasına dönmüş bu pragarafınız, 50 tane soru var ve sayfalar tutar. AT’ın cehaletten kaynaklanan bir sav olduğu öne sürülür çoğu kez. Bu konuda akillitasarim.wordpress.com ve tasarimianlamak.wordpress.com’da bir yazı yazacağım. Oradan bakabilirsiniz.

    Peki AT ne? Bundan farkını net bir şekilde açıklayabilir misiniz? Yani AT’nin önerdiği süreç nedir? Tabi varsa…

    AT’ın Teistik Evrim Modeli ile alakası var sanıyorsanız ciddi bir literatür hatası yapıyorsunuz demektir. Teistik Evrim Modelleri savunduğunuz evrim modelini tamamen kabul eder, Tanrı’yı farklı düzlemde ele alır. Collins’i örnek verdim, Collins gibi dindar bir bilim adamı Evrim Kuramı’nı destekler.

    “Mümkündür, olabilir” değil “olması doğaldır, olacaktır” diyor Muller. Kanıt ise dediğim gibi birçok bilim adamı tarafından prensip bazında verildi. Linkini verdiğim videolarda da prensip olarak görsel bir şekilde İK yapıların nasıl adım adım oluşabileceği gösterilmekte.

    Dediğim gibi prensip olarak ben de tasarımı kanıtlayabilirin, varsayımlarla, animasyonlarla ve analojilerle takla bile atılabilir.

    Evrim teorisi çok kolaylıkla yanlışlanabilir. En basitinden 200 milyon yıllık bir Homo cinsine ait fosil veya 500 milyon yıllık bir memeliye ait fosil bugün bildiğimiz anlamdaki evrim teorisi çökertmiş olacaktır

    Bir teorinin tikel argümanı üzerinden yanlışlanmaya olanak vermesi başkadır, main argument üzerinden yanlışlanmaya olanak tanıması başkadır. Yanlışlanma böyle olmaz.

    Kaldı ki fosiller ise zaten tartışmalıdır, kuramcılar kendi aralarında çoğu kez mutabık olamamaktalar. Hem fosillerin neye ait oldukları konusu muammadan öte gidemedi. Bir dizi fosili yan yana dizmek ve peşinden “şu şunun atasıdır” demek kanıt değildir, aksinin gösterilmesi de zaman çizelgesini yeniden düzenlettirmekten öte işe yaramaz. Ve size de falsification’u iyi öğrenmenizi tavsiye etmekten başka çare kalmaz.

    Bunlardan herhangi biri bu düşünceyi yanlışlayabilir. İsterseniz bir inceleyin de ondan sonra yanlışlanamaz yorumu yapın. Yani sizin bilgi birikiminiz ve düşünme kapasiteniz nasıl yanlışlanabileceğini bulmanıza yeterli olmuyor olabilir ama bilim admları bunları rahatlıkla ortaya koyabiliyorlar.

    Bilim adamlarının her dediğini hakikat olarak algılayacak kadar şuursuz değilim. Onlarda da akıl var bende de. Sonuçta veri ortada, bilgi birikimi ortada, ama çıkarsanan sonuç başka.

    Dediğim gibi “bir teori argüman bazında yanlışlanabilir”. Sonuçta “canlılığın tarihi” tekil bir olayın özelleşmesidir. Bu bilimselliği yadsıyan bir durumdur, çünkü her özel olay için farklı açıklamalar yapmak zorunda kalacağınızdan kuramınız hem bilimsel olamayacak hem de yasalara gönderme yapacak düzeye gelemeyecektir. Mesela doğal seleksiyon yanlışlanabilir bir savdır. Sav olmaktan öte, bir yasadır hatta. Bu savın var olması başka şey, bu savın türleri birbirine dönüştürdüğü başka şeydir. Ana sav üzerine yoğunlaşın. Ana sav “canlıların ortak bir atadan türeyerek çeşitlendiği”dir. Bunun aksinin gösterilmesi OLANAKSIZDIR, aksi gösterilemeyecek savlar yanlışlanamaz savlardır.

    1. Aksi gösterilemez
    2. Tekil olaylardan tekil sonuçlar çıkarmak suretiyle sağlıklı tümevarıma ulaşılamaz.
    3. Canlılığın tarihi “bir kez” yaşanmıştır ve emsali yoktur. Dolayısıyla tekrarlanamaz ve test edilemez bir süreçtir.
    4. Kısır döngüsel akıl yürütmelerle bilim yapılmaz.
    5. Analojiler kanıt sağlamaz.

    Sonuç: Böyle bir teori (hadi Francis Bacon’u ve J. Stuart Mill’i geçelim) modern bilimsel kriterleri KARŞILAYAMADIĞINDAN bilimsel değil, metafiziktir.

    Bu bilgiler ortan atadan türeme görüşünü açıkça desteklerler. Bunun gibi 30 tane delili yukardaki linkte bulabilirsin. Peki AT bunalrın neresinde duruyor? Görüldüğü gibi AT’nin herhangi birşeyi açıklamaya çalışma gibi bir kaygısı yok. AT’nin derdi açıklamaları yok etmeye çalışmak. Bu insan-şempanze kromozom birleşmesi meselesinde “bu olay doğal yollarla olamaz” mı diyorsunuz? Yani tasarımcı kromozomları birleştirtmiştir gibi bir açıklamanız mı var yoksa daha farklı akılcı bir öneriniz var mı?

    Bu bilgiler bana “7+5+3=15” ve “5+9+1=15” sonuçlarına değişik şekillerde ulaşan matematikçiyi çağrıştırıyor. Ama matematikçinin neden aynı sonuç için farklı dizileri tercih ettiğini bilemem.

    Sayın davinci, sonuca etki eden çoklu sebeplerden birini seçecekseniz, o seçtiğiniz sebebin mantıksal olarak diğerlerine galebe çalması gerekir.

    Hala bu mantık hatasını anlayamadıysanız size şöyle bir örnek vereyim; diyelim ki elimizde bir sonuç ve bu sonuca etki ettiğini düşündüğümüz birkaç nedenimiz var. Sizin seçtiğiniz neden öyle bir neden olmalı ki, diğerleri mantıksal olarak devre dışı kalsın.

    Yani seçtiğiniz nedeni ideolojinizden dolayı değil de, objektif olarak seçmenizden bahsediyorum. Ortak ata ile ortak dizayn deme arasında mantıksal olarak hiçbir fark yok. Önerdiğiniz örnekler bu mantıksal farkı gösteremediğinden benim ortak atayı objektif olarak kabul etmem için bir nedenim kalmıyor.

  31. Da Vinci Says:

    Ben de başlar gülümseyerek okuyordum yazınızı ama sonlara doğru bu kadar da olmaz diyerek sinirlendiğimi itiraf edeyim. Baştaki konularda sizile anlaşamayacağımız çok açık. Onun için onlara hiç girmeden en sona geçeceğim. ama ondan önce çok kısa verdiğim videolara değineceğim. O videolarda İK yapıların adım adım oluşabileceği prensip olarak anlatılıyor. Peki siz ne diyorsunuz? Prensip olarak göstermek yetmez git bunları bir bakterinin DNA’sı ile oynayarak adım adım yaptır. Ben de inanayım. Üzgünüm ama bilim böyle çalışmıyor. İK bilimsel bir argümandır ve tanımı da prensip temelindedir. Yani belli bir yapı üzerinden tanımı yapılmamıştır. Genel bir tanımı vardır. Bu videolarda bu tanıma uygun yapıların adım adım ilerlemeyle oluşabileceği çok basit bir şekilde gösterilmektedir. Sizin bunu kabul etmiyor olmanız hiç önemli değil. Zamanda geçmişe gidip bakteri kamçısının oluşturan mutasyonları gözlemleme şansımız yok. Bu nedenle sadece olabilirliğini ortaya koymak yeterlidir. Yani tekrar yapmak değil olabileceğini göstermek yeterlidir çünkü diğer argüman olamayacağıydı.

    Gelelim son kısma. Şöyle demişsiniz:

    Ana sav “canlıların ortak bir atadan türeyerek çeşitlendiği”dir. Bunun aksinin gösterilmesi OLANAKSIZDIR, aksi gösterilemeyecek savlar yanlışlanamaz savlardır.

    1. Aksi gösterilemez
    2. Tekil olaylardan tekil sonuçlar çıkarmak suretiyle sağlıklı tümevarıma ulaşılamaz.
    3. Canlılığın tarihi “bir kez” yaşanmıştır ve emsali yoktur. Dolayısıyla tekrarlanamaz ve test edilemez bir süreçtir.
    4. Kısır döngüsel akıl yürütmelerle bilim yapılmaz.
    5. Analojiler kanıt sağlamaz.

    Daha önce de linkini verdim: http://www.talkorigins.org/faqs/comdesc/default.html

    Burada “ortak atadan türeme” düşüncesinin doğru olması durumunda olması gereken şeylerle ilgili 30 adet tahmin var. Tahminlerin hepsinin doğruluğunu gösteren veriler var. Bu 30 maddenin tamamı için potansiyel yanlışmala yolları da belirtiliyor. Bir zahmet girip bakın ve temel argümanı yanlışlayabilmek için farklı 30 adet yanlışlama kriterini görün. Bunların dışında da başka yollar vardır ama burada 30 tanesi belirtilmiş.

    Canlılığın tarihi “bir kez” yaşanmıştır ve emsali yoktur. Dolayısıyla tekrarlanamaz ve test edilemez bir süreçtir.

    Geçmişte olan şeyleri gözlemlenmesi gerektiğini savunacaksını yoksa doğrulanması için? Ne olmuş yani test edilemiyorsa? Evrimin mekanizmaları test edilebiliyor. Elbette geçmiş olan şeyler test edilemez. Burada lafı nereye getirmek istediğinizi anlamadım. Big Bang de geçmişte oldu ve test edilemiyor ama olduğunu büyük çoğunluk kabul ediyor. Dünyanın ve gezegenlerin oluşumuyla ilgili bilgilerimi de test edemiyoruz ama prensip bazında nasıl oluştuklarını biliyoruz. Geçmişe gidip test edemediğimiz için yanlıştır mı diyoruz? Geçmişte olan şey bıraktıkları izlerle anlaşıbilir geçmişe gidip test etmek gerekmez bilimsel olmaları için.

    Kaldı ki tasarım dediğiniz şey ne zaman oldu? Onu gözlemleyebiliyor muyuz? Test edebiliyor muyuz geçmişe gidip?

    Peki AT ne? Bundan farkını net bir şekilde açıklayabilir misiniz? Yani AT’nin önerdiği süreç nedir? Tabi varsa…

    AT’ın Teistik Evrim Modeli ile alakası var sanıyorsanız ciddi bir literatür hatası yapıyorsunuz demektir. Teistik Evrim Modelleri savunduğunuz evrim modelini tamamen kabul eder, Tanrı’yı farklı düzlemde ele alır. Collins’i örnek verdim, Collins gibi dindar bir bilim adamı Evrim Kuramı’nı destekler.

    Ben AT’nin önerdiği süreci soruyorum siz kalkmış o teistik evrimdir şudur busur diyorsunuz. Sorumun cevabı gelmiyor.

    Yani seçtiğiniz nedeni ideolojinizden dolayı değil de, objektif olarak seçmenizden bahsediyorum. Ortak ata ile ortak dizayn deme arasında mantıksal olarak hiçbir fark yok. Önerdiğiniz örnekler bu mantıksal farkı gösteremediğinden benim ortak atayı objektif olarak kabul etmem için bir nedenim kalmıyor.

    Ortak ata diyince kromozom birleşmesi doğal yollarla olmuştur ve bu kromozom birleşmesi insana doğru genel dalın oluşmasını sağlamıştır demektir. Bu durumda ortak dizayn ne demektir? Çok net bir soru. Ortak dizayn diyerek bu iş çözülmüyor. Bu nasıl bir meret? Tasarımcı iki kromozomun birleşimiymiş gibi bir kromozom mu dizayn etmiştir? Yoksa iki kromozomun tarihte bir yerde daha sonradan müdahele etmesine gerek kalmayacak şekilde doğal yollarla birleşmesin sağlayacak şekilde bir dizayn mı yapmıştır? Bunlar çok netsorular? Bunlara verecek cevabı olması lazım AT’nin ve AT’yi savunan birinin.

  32. tasarimianlamak Says:

    O videolarda İK yapıların adım adım oluşabileceği prensip olarak anlatılıyor. Peki siz ne diyorsunuz? Prensip olarak göstermek yetmez git bunları bir bakterinin DNA’sı ile oynayarak adım adım yaptır. Ben de inanayım. Üzgünüm ama bilim böyle çalışmıyor. İK bilimsel bir argümandır ve tanımı da prensip temelindedir.

    Başından beri bilim dediğiniz şeye aslında siz bilim değildir diyorsunuz. Ben özetle “Evrim Kuramı bilimsel olma kriterlerini karşılayamıyor, buradaki bilimsellik kriteri doğa bilimlerindeki “gerçek bilimsellik kriteridir”. Tasarım da bu açıdan Evrim Kuramı’ndan farksızdır. Özünde her iki teori de “tarihsel olaylara” göndermede bulunurlar. Oysa “bilimsel teoriler” ile “tarihsel açıklamalar” arasında çok çok ciddi farklar vardır ve biri “bilimsel teori” iken diğeri “bilimdışı ama geçerli sayılabilecek açıklamalar” sınıfına girer. Zaten Tarihsel kuramların yanlışlanma olanakları yoktur” diyorum. Ki siz bu konuda başından beri tuzağa düşünüyorsunuz.

    Her iki kuramı da alakadar eden şeyleri yazıyorum.

    A- Tarihsel kuramlar tekil olaylara göndermede bulunurlar.
    B- Tarihsel kuramlar (doğaları gereği) “yasa çıkarsamaya” izin vermezler.
    C- Tarihsel kuramlar (doğaları gereği) doğa yasalarına göndermede bulunamazlar.
    D- Tarihsel kuramlar geçmiş nedensel etkenleri ve faaliyetleri konu edindiğinden
    E- Gözlemlenemeyecek ve tekrarlanamayacak olan şeylere göndermede bulunurlar.
    F- Onlar kuram bazında bir doğabilisel kuram gibi yanlışlanamazlar.
    G- Evrim Kuramı öndeyide bulunamaz, yani bir canlının gelecekte hangi durumda olacağı yönünde bir açıklama getiremez. Çünkü açıklamaya çalıştığı süreçler rastgele süreçlerdir. Öndeyinin en iyi işlediği alan fiziktir ve bu yüzden fizik teorileri “bilimsel” dir. Bilim felsefesi de fizik bilimi temel alınarak oluşturulur ve bilimselliği zayıflayana doğru “yasalaşmadan (termodinamik ve gravitasyon” “açıklamalara (Antropoloji, Psikoloji, Tarih ve Evrim Kuramı”na kadar disipline edilir.

    Önemli bir hususu belirtmekte fayda var ki o da Evrim Kuramı’nın ortaya bir mekanizma sunduğudur. Ama bu mekanizma kuramın kendisinin uyduğunu sandığı Bacon’cu endüksiyonlara ulaşamamakta, çünkü kuramın bilimsel olamayan doğası buna izin vermemektedir. Zaten kuram bilimsel olsaydı, Bacon’cu tümellere ulaşmış olur, biz de burada tartışıyor olmazdık. Big Bang’in bilimselliği üzerine tartışma yapılmaz. Zira o apaçık bilimseldir.

    İşin ilginç yanı ise, tasarımı Bacon’cu endüksiyon yönünden şiddetle eleştiren evrimciler, dönüp de aynaya bakmamışlar. Zaten sıkıntı kendisinin bilimsel olduğunu iddia edip, sıkı inceleme sonucunda bu iddiasının fos çıktığının ortaya konmasından kaynaklanmaktadır.

    Evet, Evrim Kuramı (kuram ölçeğinde yanlışlanma dahil olmak üzere) bilimsel olma kriterlerini karşılayamıyor. Elbette tarih de bir bilim sayılabilir, işte Evrim Kuramı’nın bilimselliği ancak bir Tarih bilimi kadar olacaktır ve öyledir de. Bu Tasarım Teorisi için de geçerlidir. İkisi de bilimsellik yönünden sınıfta kalmaktalar.

    Hal böyle iken yavuz hırsız misali bel altı çalışmak biraz gülünç oluyor haliyle.

    Bu videolarda bu tanıma uygun yapıların adım adım ilerlemeyle oluşabileceği çok basit bir şekilde gösterilmektedir.

    Videolarla sürüngenlerin kuşa dönüştüğü de gayet inandırıcı bir şekilde anlatılabilir. Çok uzun bir süreci kısaltır ve izleyiciye sunarsınız kanıtınız tamamdır. Prensip olarak bir şeyin olabilmesini kabul ettiğinize göre aynı ilkeden yola çıkarak tasarımı da kabul edersiniz.

    Hâlbuki ben sizin Evrim Kuramı’nı tasarımdan ayırt edebilecek bir savla gelmenizi bekliyorum, tamamen üniformiteryen ve amaca yönelik “ilkesel animasyonlar”la değil.

    Zamanda geçmişe gidip bakteri kamçısının oluşturan mutasyonları gözlemleme şansımız yok. Bu nedenle sadece olabilirliğini ortaya koymak yeterlidir. Yani tekrar yapmak değil olabileceğini göstermek yeterlidir çünkü diğer argüman olamayacağıydı.

    İşte teorinin bu açmazı onu doğa bilimleri kategorisinden alır ve tarihsel bilimler kategorisine atar. İşte burada şunu sormamız gerekiyor; Tarih bilimi bilim midir? Tarihsel verileri ve kuramları bilim kabul ediyorsanız, evrim de tasarım da ciddi birer bilimdirler.

    Burada “ortak atadan türeme” düşüncesinin doğru olması durumunda olması gereken şeylerle ilgili 30 adet tahmin var. Tahminlerin hepsinin doğruluğunu gösteren veriler var. Bu 30 maddenin tamamı için potansiyel yanlışmala yolları da belirtiliyor. Bir zahmet girip bakın ve temel argümanı yanlışlayabilmek için farklı 30 adet yanlışlama kriterini görün. Bunların dışında da başka yollar vardır ama burada 30 tanesi belirtilmiş.

    Bakın ben adres vermiyorum size, oraları okuyalı uzun zaman oldu. Demek istediğimi hala anlatamamış olmak üzücü. Kuram bazı yönleriyle yanlışlanabiliyor olabilir, tıpkı tasarımın IK bazında yanlışlanma olanağı sunması gibi. Bu onu bilimsel yapmaz. Temel savlara geliniz.

    Yanlışlanma tek kriter de değildir, yanlışlanmayı kuram bazında karşıladığını farz etsek bile hala yukarıdaki bir çok kriteri karşılayamıyor.

    Ortak ata savı, doğa yasalarına gönderme yapmıyor, o gözlenemiyor ve her tekil olay için ayrı tekil açıklamalar yapıyor. Bu da tümevarıma (bilimselliğe) ulaşmayı imkansız kılıyor.

    Geçmişte olan şeyleri gözlemlenmesi gerektiğini savunacaksını yoksa doğrulanması için? Ne olmuş yani test edilemiyorsa? Evrimin mekanizmaları test edilebiliyor.

    Mekanizmaların test edilmesi neyin kanıtıdır? Anasavın –yani canlıların makro düzeyde dönüştüğünün kanıtı- mı? Üzgünüm ama sizin ciddi bir literatür araştırması yapmanız gerekiyor.

    Elbette geçmiş olan şeyler test edilemez. Burada lafı nereye getirmek istediğinizi anlamadım. Big Bang de geçmişte oldu ve test edilemiyor ama olduğunu büyük çoğunluk kabul ediyor

    Big Bang birinci sınıf bilimsel teorilerdendir. Big Bang bir gözlemin zorunlu sonucudur. Gözlemimiz evrenin genişlediğini açık seçik kanıtlamaktadır. Bu bir öndeyi sonucu değil, doğrudan gözlem sonucudur. Big Bang doğa yasalarına doğrudan gönderme yapar, hatta başka hiçbir insan kabulüne gönderme yapmaz. Big Bang’in nasıl olduğu başka bir konudur (genellikle hayal gücü işlev görür bu konuda), Big Bang’in olup olmadığı başka bir konudur. Big Bang bize evrenin genişlediğini gözlemlerle defalarca kanıtladı. Biz ise şu zorunlu mantıksal sonuca gidiyoruz: Evren geçmişte tekillikteydi (ya da başladı) . Zihin bu sonuca zorunlu olarak varır. Ama Evrim Kuramı’nda bizi “rasgele ve zorunlu olarak ortak atadan geldiğimize” zorlayacak bir neden yoktur.

    Dünyanın ve gezegenlerin oluşumuyla ilgili bilgilerimi de test edemiyoruz ama prensip bazında nasıl oluştuklarını biliyoruz

    İşte o prensip bazında söylenen şeyler bilimsel değildir. Kozmogoni (evren, dünya tarihi) Evrim Kuramı gibi farazî hükümler vericidir. O konuda sadece spekülasyon yapılabilir.

    Geçmişte olan şey bıraktıkları izlerle anlaşıbilir geçmişe gidip test etmek gerekmez bilimsel olmaları için

    Demek ki gözleyemediğimiz tasarlayıcıyı geçmişte bıraktığı izlerden tanıyabilme şansımız var ve prensip olarak bu size göre bilimsel. Bravo! Hızlı bir gelişim gösteriyorsunuz 

    Kaldı ki tasarım dediğiniz şey ne zaman oldu? Onu gözlemleyebiliyor muyuz? Test edebiliyor muyuz geçmişe gidip?

    Demek ki gölemleyemediğimiz evrimi geçmişte bıraktığı izlerden tanıyabilme şansımız var ve prensip olarak bu bilimsel.

    Ben AT’nin önerdiği süreci soruyorum siz kalkmış o teistik evrimdir şudur busur diyorsunuz. Sorumun cevabı gelmiyor.

    Tam olarak neyi soruyorsunuz? Bahsettiğiniz şeyin ne olduğu ortada.

    Ortak ata diyince kromozom birleşmesi doğal yollarla olmuştur ve bu kromozom birleşmesi insana doğru genel dalın oluşmasını sağlamıştır demektir. Bu durumda ortak dizayn ne demektir? Çok net bir soru. Ortak dizayn diyerek bu iş çözülmüyor. Bu nasıl bir meret? Tasarımcı iki kromozomun birleşimiymiş gibi bir kromozom mu dizayn etmiştir? Yoksa iki kromozomun tarihte bir yerde daha sonradan müdahele etmesine gerek kalmayacak şekilde doğal yollarla birleşmesin sağlayacak şekilde bir dizayn mı yapmıştır? Bunlar çok netsorular? Bunlara verecek cevabı olması lazım AT’nin ve AT’yi savunan birinin.

    Tasarım Teorisi’nin tasarlayıcının nasıl yaptığını açıklama yükümlülüğü yoktur. Bu tasarlayanın zihnini okumaya benzer ve sadece tahminlerde bulunulabilir. Tıpkı Evrim Kuramı’nın cansız-canlı geçişini açıklama yükümlülüğü olmadığı gibi. Asıl mesele evrim olduysa bile doğal yollarla olup olmadığıdır.

    Evrim öncelikle canlıların rastgele ve zorunlu süreçlerle evrilebileceğini Bacon’cu endüksiyona sadık kalarak göstersin. Ondan sonra sunduğu mekanizmalara, yaptığı açıklamalara bakarız. Bir mekanizmanın (Doğal seleksiyon ve mutasyon) varlığını ortaya koymak, bir sürüngenin kanat gibi yapısal olarak çok farklı bir organa kavuşmasını açıklamaz.

  33. Da Vinci Says:

    Sizin bilimsel kanıt, bilimsel delil ve bilimsel metod konularında ciddi sorunlarınız ve anlamadığınız şeyler olduğunu düşünüyorum. Böyle bir zeminde tartışmanın bir faydası olmuyor görüldüğü gibi. Bu nedenle size Scientific “Proof”, scientific evidence, and the scientific method okumanızı önereceğim. Bilimin ne olduğu, neyin bilimsel veya bilimsel olmayan olduğu konusunda bence öğreneceğiniz çok şey var. Verdiğim yazıyı okursanız bildiklerinizde önemli yanlışlar olduğunu göreceksiniz. Tarihsel kuram tanımınız bir kere baştan yanlış. Tarihsel kuram diye birşey tanımlayıp hepsini bir tutup bunlar bilimsel değildir gibi anlamsız bir yargıya varıyorsunuz.

    Bugün bilim dünyasında evrim olmuşmudur diye bir tartışma yok. Akıllı tasarımcılar bile evrimin olduğunu kabul ediyor (bkz. Mustafa Ajlan Abudak’ın yazdıkları). Yalnızca evrimin nasıl olduğu konusunda farklı düşünüyorlar. Aklı başında hiçbir bilimadamı “evrim yoktur bütün türler bugün oldukları gibi bir anda ortaya çıkmıştır” demiyor. Evrimin varlığı bilimsel bir olgudur. Evrenin genişlemesi gibi evrimin varlığı da bir olgudur. Bu olguyu inkar etmek manasızdır.

  34. tasarimianlamak Says:

    Bugün bilim dünyasında evrim olmuşmudur diye bir tartışma yok..

    Ortodoks bilim kurumlarının neyi nasıl kabul edip etmediklerini gayet iyi bilmekteyim. Bir şeyin doğruluğunun veya bilimselliğinin ölçüsü “o şeyin kurumlarca kabulü, hakemli dergilerde yayınlanmış olması, otorite kurumlarınca tasdik edilmiş olması” değildir.

    Doğruluk ve bilimsellik kurumların kabullerinden ayrıdır. Kurumlar bir şeye bilimsel dediğinde o şey bilimsel olmaz, bir şey bilimsel kriterleri karşılayabiliyorsa bilimseldir, gerisi laf ebeliğidir.

    Akıllı tasarımcılar bile evrimin olduğunu kabul ediyor (bkz. Mustafa Ajlan Abudak’ın yazdıkları). Yalnızca evrimin nasıl olduğu konusunda farklı düşünüyorlar. Aklı başında hiçbir bilimadamı “evrim yoktur bütün türler bugün oldukları gibi bir anda ortaya çıkmıştır” demiyor

    Bazı tasarımcılar yönlendirmeli evrimi benimserler, bazıları ise (fosil gözlemlerine göre) canlıların bugünkü hallerinin eskiden olduğundan farklı olmadığını düşünür ve kabul ederler. Sizin dediğiniz gibi AT’cılar külliyen evrimin olduğunu kabul etmezler. Hem konu bu değil. Konuya odaklanın. Ayrıca “aklı başında hiçbir bilim adamı” diye başlayan bir ifade hem bilim hem de mantık yönünden dikkate alınacak bir ifade değildir.

    BİRAZ BİLİM FELSEFESİ DERSİ

    Sizin bilimsel kanıt, bilimsel delil ve bilimsel metod konularında ciddi sorunlarınız ve anlamadığınız şeyler olduğunu düşünüyorum. Böyle bir zeminde tartışmanın bir faydası olmuyor görüldüğü gibi. Bu nedenle size Scientific “Proof”, scientific evidence, and the scientific method okumanızı önereceğim. Bilimin ne olduğu, neyin bilimsel veya bilimsel olmayan olduğu konusunda bence öğreneceğiniz çok şey var. Verdiğim yazıyı okursanız bildiklerinizde önemli yanlışlar olduğunu göreceksiniz.

    Gök mekaniğinden ve scientific fact denen olgudan hiç anlamadığınızı söylesem kızar mısınız?

    Ben isterim ki bana bir şey önermeyesiniz, sorulan sorulara cevap vermek yerine link önerisinde bulunduğunuz müddetçe bizi izleyenler sizin yukarıda iddia ettiğiniz dağarcığınız hakkında ciddi şüphelere düşecektir. Ben o linkleri okuyalı, ezberleyeli epey zaman oluyor. Madem anlıyorsunuz bilim felsefesi ve metodolojiden, “link vereceğinize” buyurun cevaplayın o zaman şu soruları.

    Bilgili olduğunuzu iddia ettiğiniz alanda cevaplamanız gereken sorular.

    1- Matematiksel olarak ifade edilemeyen teoriler bilimsel olamaz. Peki, Evrim Teorisi’nin matematiksel modeli var mıdır? Evrim Teorisi’ne göre gelecekte neler olacağı söylenebilir mi? Örneğin gök mekaniğinde de Evrim Teorisi’ndeki gibi gözlenemeyen olgular vardır. Ama bu olgular matematiksel olarak ifade edilebildiklerinden dolayı bu olgulara bakarak “böyle gittiği takdirde gelecekte şöyle olacaktır gibi net çıkarımlarda bulunulmaktadır. Gök mekaniğinin gözlenemiyor olsa da neden güçlü bilimsel teoriler oluşturabildiğinin bir numaralı geçerli nedeni de budur. Peki ya Evrim Teorisi? 1.soru ile bağlantılı olarak 2. soruya geçelim.

    2- Evrim Teorisi bilimsel kriterlerden biri olan öngörüde bulunmayı karşılayabiliyor mu? Örneğin izole bir ormana tavşan, domuz, sincap, fare vb hayvanları yerleştirdik. Bu canlılardan şu kadar yıl sonra insan, fil, maymun, oluşacaktır denebilir mi? Evrim Teorisi kullanılarak bir canlı türünün 10 milyon yıl sonra neye dönüşeceği yönünde tahmin yapılabilir mi?

    3- Cüzi bilgiden cüzi bilgiler çıkarmak suretiyle kabul edilebilir bir kuram nasıl oluşturulabilir? Ve bu örneklerin “ne kadarı” sağlıklı induction için yeter ölçütü oluşturur?

    4- Evrim Teorisi doğa yasalarına gönderme yapar mı? Yaparsa hangi yasalara ne şekilde yapar?

    5- Yasa oluşturamayan Evrim Teorisi, bir canlı türünün, başka türlere dönüşmesi yönünde istatistiksel bir prediction (gelecek için) veya description’da (geçmiş için) bulunabiliyor mu? Bulunabiliyorsa bunlar neler?

    6- Hücre içinde hücrenin enerji gereksinimini karşılayan mitokondriler vardır bilirsiniz. Mitokondrileri hücreye enerji üretmeye ve onu hücrenin diğer elemanlarıyla organizasyona girmeye zorlayan bir fizik ve kimya yasası biliyor musunuz?

    Bu sorular cevap bekliyor, soruları sormamın amacı bellidir. Sizin yazdıklarınıza bakıldığında, oradan buradan bir şeyler ithal edip siteye aktarıldığı izlenimi uyanıyor. Bu durumda size ait bir bilgi veya uslamlama görmek olanaksız oluyor. Ben linklerle değil, sizinle tartışmak istiyorum. İddia ettiğiniz gibi bir şeyler biliyor ve anlıyorsanız linklere başvurmadan bunlara cevap vermeyi deneyin. Buyurun cevaplayın ki bilip bilmediğinizden emin olalım, zira “biliyormuş gibi yapıp bilmeyenler”e çok rastlamışlığım vardır.

  35. kodoman Says:

    Hem vakit darlığından, hem de Da Vinci’yle olan tartışmanıza burun sokmamak istememden dolayı tartışmamaya katılmamayı istemiyordum, ancak, artık dayanamadım.
    1- Matematiksel olarak ifade edilemeyen teoriler bilimsel olamaz.
    Pekala!..(Umarım tahta üzerine yazılmış formül gibi bir şeyden bahsetmiyorsunuzdur)

    Peki, Evrim Teorisi’nin matematiksel modeli var mıdır?
    Tabii ki!

    Evrim Teorisi’ne göre gelecekte neler olacağı söylenebilir mi?
    Elbette!(Kestirip atmıyacağım, açıklama gelecek)

    Ama bu olgular matematiksel olarak ifade edilebildiklerinden dolayı bu olgulara bakarak “böyle gittiği takdirde gelecekte şöyle olacaktır gibi net çıkarımlarda bulunulmaktadır. Gök mekaniğinin gözlenemiyor olsa da neden güçlü bilimsel teoriler oluşturabildiğinin bir numaralı geçerli nedeni de budur.
    Hayır efendim, gök mekaniğinin “güçlü bilimsel teoriler” oluşturabilmesinin nedeni, evrime nazaran “üstün körü” öngörülerde bulunması, yani “az bilinmeyenli” denklemler üzerinde çalışmasıdır. Son Bilim ve Teknik dergisinde Samanyolu ve Andromeda ile ilgili bir makale vardı(Ağustos 2007, Devlerin Dansı). Çarpışma simüle edilmiş, ama ne kadar? Hadi bakalım kolaysa, o çarpışma sırasında dünya jeolojisi ve tektoniği, atmosferi hakkında detaylı bir simülasyon yapsınlar o “güçlü bilimsel teorileriyle”!

    Evrim Teorisi bilimsel kriterlerden biri olan öngörüde bulunmayı karşılayabiliyor mu?
    Kesinlikle evet!

    Örneğin izole bir ormana tavşan, domuz, sincap, fare vb hayvanları yerleştirdik. Bu canlılardan şu kadar yıl sonra insan, fil, maymun, oluşacaktır denebilir mi?
    Siz bana gereken tüm verileri(mutasyon frekansı, çevresel faktörler yani canlıyı etkileyecek her veriyi) ve ardından dünyanın tüm bilgisayarlarının işlemci gücünü verin, aynen size net öngörülerde bulunayım. Ha ama benden gök mekaniğinin “güçlü teorilerinin” “üstün körü” öngörüleri ölçeğinde öngörüler talep ediyosanız buna hiç gerek yok; Zaten bu sürekli yapılan bir şeydir; Bulunan her yeni tür fosil için böyle öngörülerle sınıflandırılır.

    Evrim Teorisi kullanılarak bir canlı türünün 10 milyon yıl sonra neye dönüşeceği yönünde tahmin yapılabilir mi?
    Canlıyı etkileyecek veriler hakkında ne kadar net öngörülerde bulunabiliyorsanız, evrimde de o kadar net öngörülerde bulunabilirsiniz.

    3- Cüzi bilgiden cüzi bilgiler çıkarmak suretiyle kabul edilebilir bir kuram nasıl oluşturulabilir? Ve bu örneklerin “ne kadarı” sağlıklı induction için yeter ölçütü oluşturur?
    Pardon ama, bu sorunuz konumuzun ölçeğini fazlasıyla aşmakta. Daha net, sizin tanımınız doğrultusunda evrimin karşılayamadığını inandığınız bir örnek rica edececeğim.

    4- Evrim Teorisi doğa yasalarına gönderme yapar mı? Yaparsa hangi yasalara ne şekilde yapar?
    Yapar, Mendel’in kalıtım yasalarına. Bu yanıtın geleceğini tahmin etmiş olmanız gerekir, ancak…

    Yasa oluşturamayan Evrim Teorisi
    Mendel’in kalıtım yassları neden evrimin dışında tutuluyor, öğrenebilir miyim?
    bir canlı türünün, başka türlere dönüşmesi yönünde istatistiksel bir prediction (gelecek için) veya description’da (geçmiş için) bulunabiliyor mu? Bulunabiliyorsa bunlar neler?
    Pardon ama, bu 2. sorunuzun, şekil değiştirmiş hali değil mi? Aynı soruyu birden fazla kez soruyor, birde farklıymış gibi göstermeye çalışıyorsunuz.

    6- Hücre içinde hücrenin enerji gereksinimini karşılayan mitokondriler vardır bilirsiniz. Mitokondrileri hücreye enerji üretmeye ve onu hücrenin diğer elemanlarıyla organizasyona girmeye zorlayan bir fizik ve kimya yasası biliyor musunuz?
    Nerden nereye? İyi başlar gibi olmuştunuz, berbat sonlandırıyorsunuz. Sizin sorunuz, mekanizmayı hiçe saymakta. Mekanizmanın sürecini parçalara ayırdığınız taktirde elbette herbir “birim”, fizik veya kimya yasasına atıfta bulunacaktır.

  36. tasarimianlamak Says:

    Kodoman,

    Evrim Teorisi’nin matematiksel modelinden bahsetmemiş, onun yerine alaycı cevaplarla geçiştirmeyi denemişsiniz. Samimi olarak “bilmiyoruz” demeniz yeterlidir, sizin bilemiyor oluşunuz sadece burayı bağlar, teorinin matematiksel modelinin var olup olmamasını değil. Kişisel zaaflarınızı teorinin açıklarından daha öncelikli görmüyorsanız rahatlıkla “bilmiyoruz” diyebilirsiniz.

    Gök mekaniği konusunda ise davinci’nin düştüğü hatadan daha kötü bir hataya düşmüşsünüz. Orada kastedilen şey, gök mekaniğinin nedensellik yasası ile olan uyumudur ve bu uyumu sağlayan fizik yasalarının matematiksel formülasyona izin vermesidir. Bu sayede güneşin ne zaman tutulacağı uniformiteryen zaman ölçeğinde kat’i surette söylenir. Yani “şu hızda şu tarihte şu konumda olacak” diye öngörülerde bulunmaya imkân tanır. Evrim Teorisi’nin böyle bir özelliği yoktur. Çünkü bir hayvanın gelecekte neye evrileceğini söylemek kuramın kendisi ile çelişik olacaktır. Kuramın özelliği plan ve program olmadan gelişi güzel süreçten bahsetmesidir, böyle bir sürecin sonucunun deterministik olamayacağı aşikârdır.

    Gök mekaniğine gelince, gök mekaniğindeki tümevarımın dayanağı çoğunlukla matematikseldir, gözlemsel değil. Astrofizikçiler şimdiki durumlarından yola çıkılarak gelecekte hangi durumda olacaklarına dair öngörülerde bulunurlar.

    En nihayetinde içeriğini doğru anladıysam eğer (bilgi az çünkü) Bilim Teknik’teki alıntınız benim yukarıda yazdığım şeye karşılık geliyor “Kozmogoni (evren, dünya tarihi) Evrim Kuramı gibi farazî hükümler vericidir. O konuda sadece spekülasyon yapılabilir.”

    Siz bana gereken tüm verileri(mutasyon frekansı, çevresel faktörler yani canlıyı etkileyecek her veriyi) ve ardından dünyanın tüm bilgisayarlarının işlemci gücünü verin, aynen size net öngörülerde bulunayım. Ha ama benden gök mekaniğinin “güçlü teorilerinin” “üstün körü” öngörüleri ölçeğinde öngörüler talep ediyorsanız buna hiç gerek yok; Zaten bu sürekli yapılan bir şeydir; Bulunan her yeni tür fosil için böyle öngörülerle sınıflandırılır.

    Öngörüde bulunuyor mu bulunamıyor mu diye soruyorum siz benden çeşitli etkenleri sağlamamı istiyorsunuz. Bu benim sorunum değil ki, teorinin öngörüde bulunduğunu iddia eden sizsiniz.

    İkinci hatanız ise tüm veriler elinizde olduğu takdirde canlının neye benzeyeceğini kestirebileceğinizi sanmanız. Bunu 1910’larda söylüyor olsaydınız sorun değildi. Ama yıl 2007 ve maddenin (veya bilişimizin) belirsizliği gibi büyük bir engelimiz varken, katı deterministik süreçleri mikro âlemde izleyebileceğimizi sanıyorsunuz. Bu nedenle o imkânlar olsa bile canlının neye benzeyeceğini asla bilemezsiniz.

    Üçüncü hatanız ise aynı tuzağa düşmeniz, kuramın kendisi öngörüde bulunamıyor olmalıdır, çünkü kabulleri bunun üzerine kuruludur. Kuram zaten kanıt üstü bir ilkeyle kabul edilir ki bu başta yapılan hatadır, o ilke şudur: canlılar doğal yollarla evrilmiştir. Bu kanıtsız apriori (deneyi önceleyen) bir kabuldür.

    Canlıyı etkileyecek veriler hakkında ne kadar net öngörülerde bulunabiliyorsanız, evrimde de o kadar net öngörülerde bulunabilirsiniz.

    🙂

    Pardon ama, bu sorunuz konumuzun ölçeğini fazlasıyla aşmakta. Daha net, sizin tanımınız doğrultusunda evrimin karşılayamadığını inandığınız bir örnek rica edececeğim.

    Davinci’ye sorabilirsiniz bence, o çok iyi bilim felsefesi bildiğini düşünüyor. Tabi alternatif olarak analogy to induction’a bakabilirsiniz.

    Mendel’in kalıtım yasaları neden evrimin dışında tutuluyor, öğrenebilir miyim?

    Yazılanı anlamamışsınız, soru “Evrim Teorisi doğa yasalarına gönderme yapar mı?”dır. Cevabını da Mendel kalıtım yasası olarak vermişsiniz ki bu, konudan ne kadar uzak olduğunuzu gösteriyor.

    Evrim Teorisi’nin yasa oluşturamaması ayrı şeydir, doğa yasalarına gönderme yaparak açıklama yapması ayrı şeydir. Neyse bu ayrı ve uzun bir konu, girmeyeyim.

    Pardon ama, bu 2. sorunuzun, şekil değiştirmiş hali değil mi? Aynı soruyu birden fazla kez soruyor, birde farklıymış gibi göstermeye çalışıyorsunuz.

    Alaya almak yerine biraz daha dikkatli okuyup anlamaya çalışın, 2. soru canlılar için mekaniksel bir öngörü yapılıp yapılamayacağı ile ilgili iken, 5. soru, sonucun nedeni, nedenin sonucu nasıl etkilediği ile alakalıdır. Yine anlaşılmadıysa detaya ineceğim.

    Nerden nereye? İyi başlar gibi olmuştunuz, berbat sonlandırıyorsunuz. Sizin sorunuz, mekanizmayı hiçe saymakta. Mekanizmanın sürecini parçalara ayırdığınız taktirde elbette herbir “birim”, fizik veya kimya yasasına atıfta bulunacaktır.

    Peki, o halde bana mitokondrinin mitokondrileri hücreye enerji üretmeye ve onu hücrenin diğer elemanlarıyla organizasyona girmeye zorlayan bir mekanizma söyleyin. Yasa falan boş verin, bahsettiğiniz o mekanizma her neyse, onunla açıklamayı deneyin, bekliyorum.

  37. Da Vinci Says:

    Geriye doğru yazılanlara baktım da ben bu kadar şeyi boşuna yazmışım. Bundan sonra da aynı şeyler etrafında tartışmayı düşünmüyorum. Diyeceklerimi dedim.

    Anlatabileceklerimin karşımdakinin anlayabilecekleriyle sınırlı olduğunun farkındayım.

    Kodoman, sana sabırlar.

  38. tasarimianlamak Says:

    davinci,

    Yazacağım şeyleri anlamayacağınızın farkında olmama rağmen sadece bundan sonra şunlara dikkat etmenizi önerip tartışmayı bitireceğim.

    1. Küllî önermeler “örneklerle” kanıtlaNAmaz.! Dilerseniz 500 milyar örnek verin, 500 trilyonuncu aksi örneğin olamayacağı gösterilmeksizin küllî önermenizi kanıtlayamazsınız. Ama bu kuralı bilemediğinizden dolayı “bilinçsizce” savınızı öne sürmeye devam ediyorsunuz. Bu kuralı benimsemeniz size fayda sağlayacaktır. Şu anda yarım yamalak, gelişi güzel bilgi ve muhakeme ile yazdığınızı açıkça görüyorum, sadece ben değil, bu kuralların farkında olan ve onlara uyan herhangi biri de görüyordur. Benden söylemesi.

    2. Analoji başka şeydir tümevarım başka şeydir, üzücü olansa sizin daha bu ikisinin ayrımını yapamayışınız. Cüzî bilgiden cüzî bilgi çıkarılarak yapılır. Analoji bilinen benzeyişlerden bilinmeyen benzeyişleri çıkarmaktır. Sizi yanıltan şey analojideki dedüksiyonel bir ifadeyi matematikteki dedüksiyonla aynı sanmanız. Matematikteki dedüksiyonlar “aynîlik” prensibinden çıkarılırken analojide sonuçlar benzeyişlerden çıkarılır. Siz bu ikisini çok net biçimde, “bilinçsizce” karıştırıyorsunuz. Defalarca düzeltme yapmam da yetmiyor. Sitenizin “mantıksal selameti” açısından bana düşen görev size “bu konuda araştırmayı önermek” olacaktır.

    3. Sonuca etki eden birçok sebep varken, ayırt edici bir niteliği olmaksızın bu nedenlerden herhangi birini diğerlerine tercih etmek ve onları devre dışı bırakmak “bilimsellik değil” inançtır, kanıtsız kabuldür.

    (Bu arada küllî ve cüzî sözcükleri tümel ve tikel anlamlarına gelir).

    Saygılar.

  39. Da Vinci Says:

    Ben de son defa yazıyorum bundan sonra tek kelime yazmayacağım:

    1. Küllî önermeler “örneklerle” kanıtlaNAmaz.! Dilerseniz 500 milyar örnek verin, 500 trilyonuncu aksi örneğin olamayacağı gösterilmeksizin küllî önermenizi kanıtlayamazsınız.

    Eğer bir argümanı 500 milyon örnek destekliyorsa ve 1 tane bile aksini gösteren örnek yoksa “peki ya bunun aksini gösteren bir örnek bulursak” düşüncesiyle o argümanın yanlış olduğu sonucuna varılmaz. Çok fazla sayıda delille destekleniyorsa ve aksini gösteren hiçbir delil yoksa o argüman doğru kabul edilir. Evrim de böyledir işte. Bu nedenle yanlışlanmaya açıktır zaten. Aksini gösteren bir veri ortaya çıkabilir. Bilimin gereğidir bu. Ama eldeki sayısız kanıtın desteklediği gerçeğini de unutmamak gerekir.

    Analoji ve tümevarıma takmış durumda olduğunuz farkındayım. Benim bu konuda söylediklerimi anlamadığınız çok açık. Tekrar bu konuya girmeyeceğim. Makroevrimin 30 kanıtının bulunduğu sayfayı size vermiştim. Orayı okuyan aklı başında herkes yanlışlanabilir birçok delilin makroevrime temel oluşturduğunu görebilir.

    3. Sonuca etki eden birçok sebep varken, ayırt edici bir niteliği olmaksızın bu nedenlerden herhangi birini diğerlerine tercih etmek ve onları devre dışı bırakmak “bilimsellik değil” inançtır, kanıtsız kabuldür.

    Hiçbir şeyi tercih ettiğim veya diğerlerinden ayırdığım yok. Böyle garip bir düşünceye nerden vardınız bilmiyorum. Tekrar söyleyeyim. Bulunmuş hiçbir bilimsel kanıt evrimin olmadığını veya olamayacağını göstermez. Tam aksine evrim olduğunu gösteren sayısız delil vardır.

    Bundan sonra size kolay gelsin. Benden bu kadar. Söylenecek herşeyi söyledim.

  40. doğru Says:

    Bir teorinin bilimsel olup olmadığını görmek için bu teorinin iddialarının bilimsel gözlem ve deneylerle sınanması, elde edilen verilerin bu iddialarla uyumlu olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Canlıların bilinçli bir tasarımla yaratıldıkları açıklamasını da aynı metodla sınamak mümkündür. Tüm bu sınamalar ise tüm canlıların ve evrenin yaratıldıkları gerçeğini ortaya koymaktadır.

    Yaratılışın 2 iddiası ve denenmesi:

    1. Canlılar, tesadüfi süreçlerle aşama aşama birbirlerinden evrimleşerek türememişler, tek bir anda, özgün yapılarıyla yaratılmışlardır.

    Burada belirtilen gerçeği test etmenin en kesin yolu, fosil kayıtlarıdır. Fosil kayıtları, Yaratılış açıklamasını kesin olarak doğrular niteliktedir. Canlılar yeryüzü tabakalarında, kendilerine has yapılarıyla, eksiksiz olarak ve aniden ortaya çıkmaktadırlar. Yaklaşık 530 milyon yıllık Kambriyen patlaması, canlıların yaratıldıklarının en açık delillerinden biridir. Çünkü, bu tabakalarda yaklaşık 100 hayvan filumu, hiçbir evrimsel ataya sahip olmadan aniden ortaya çıkmaktadırlar. Daha önceden sadece tek hücrelilerin ve bazı basit çok hücrelilerin yaşadığı yeryüzünde, birden bire 100 farklı filuma ait canlının ortaya çıkması, bunların birbirlerinden son derece farklı ama bir o kadar kompleks organ ve sistemlere sahip olmaları, elbette ki bilinçli bir tasarımın ve dolayısıyla yaratılışın kanıtıdır. UBA yazarlarının kitap boyunca bir kez bile Kambriyen Dönemi’nden bahsetmemelerinin nedeni, bu gerçeği gözlerden kaçırmak isteyişleridir.

    2. Canlılardaki kompleks yapı ve sistemler tesadüfi doğa mekanizmalarıyla meydana gelmiş olamaz.

    Canlıların yaratıldıklarının bir diğer delili de, ancak bilinçli tasarımla açıklanabilecek olan kompleks yapı ve sistemlerdir. Hücre, bakteri kamçısı, kanın pıhtılaşma sistemi, proteinler, beyin, göz gibi birçok organ ve yapı olağanüstü bir tasarıma ve indirgenemez kompleksliğe sahiptir. Bunların bilinçten yoksun cansız maddeler ve tesadüfen meydana gelen doğa olayları sonucunda var olduklarını iddia etmek, evinizdeki video kameranın veya televizyonun bir deprem sonucunda hurda yığınında tesadüfen oluştuklarını iddia etmekten çok daha mantıksızdır. Bir yerde bilinçsiz etkilerle açıklanamayacak, kompleks, anlamlı bir tasarım var ise, o zaman bu tasarımı gerçekleştiren akıl sahibi bir güç de var demektir. Bu çok açık bir gerçektir.

    Evrimcilerin bu açık gerçeği kabul etmemek için getirdikleri mantık dışı itirazlardan biri de, tasarımın nasıl tespit edileceği sorusudur. Bunun cevabı da çok açıktır. Öncelikle sağduyu bu konuda insana yol gösterir. Örneğin ağaçlarla kaplı, insan eli değmemiş bir adada yürüyen ve bu adaya gelen ilk kişi olduğunu düşünen bir insanın karşısına eğer bir araba çıkarsa, bu insan bu arabanın bu adada, kendiliğinden tesadüfler sonucu meydana geldiği sonucuna varmayacaktır. Adada başka insan görmemiş olmasına rağmen, bu arabayı tasarlamış, imal etmiş insanlar olduğundan emin olacaktır. Ayrıca, adaya ilk gelen akıl sahibi varlığın kendisi olmadığını da bu delil (araba) yoluyla anlayacaktır.

    Biyolojik yapılarda tasarımın nasıl tespit edileceği konusunda ise, matematikçi William Dembski’nin ortaya koyduğu bilimsel kriterler yol göstericidir. Dembski, The Design Inference: Eliminating Chance Through Small Probabilities (Tasarım Çıkarımı: Tesadüfün Küçük Olasılıklarla Elimine Edilmesi) adlı kitabında, bir yapının tesadüflerle açıklanmasının hangi aşamada imkansız sayılacağını ve bilinçli bir tasarımın varlığının tartışmasız kabul edileceğini matematiksel olarak göstermektedir. Dembski’nin kriterine karşı evrimciler suskundur.

    Evrimcilerin bu konudaki kaçış yöntemi ise, daha önceki konularda da incelendiği gibi, kompleks olduğu söylenen yapıların aslında doğal seleksiyon yoluyla evrimleşebileceğini iddia etmeleridir. Oysa bu da çok kolay sınanabilecek bir iddiadır. Örneğin, kamçısı olmayan bir bakteriyi laboratuvarda binlerce nesil boyunca yetiştirip, tesadüfi mutasyonlara maruz bıraktıktan sonra, bu bakteride indirgenemez kompleksliğe sahip bakteri kamçısının oluşup oluşmadığı gözlemlenebilir. Eğer, bu deney sonucunda bakteride, bakteri kamçısı oluşursa, o zaman tesadüflerin ve doğal seleksiyonun indirgenemez komplekslikte yapılar oluşturabildikleri iddiasının bir anlamı olur. Bırakın bunu, bu bakteride tek bir yeni proteinin oluşması bile evrimciler için başarı hanesine yazılacaktır. Ancak hiçbir deney böyle bir sonuç vermemiştir. Böyle bir deneyin sonuç vereceğine inanmak, bir hurda yığınını milyonlarca sene bırakıp, ileride bu yığından bir jet çıkıp çıkmayacağını denemek kadar anlamsız olur.

    Bir kameranın veya diyaliz makinesinin tesadüfen oluşamayacağını görebilen bir akıl, bunlardan çok daha kompleks olan göz ve böbreğin de tesadüfen oluşamayacağını görebilmelidir.
    Aslında, bu noktada evrimcilerin içinde bulundukları sığ, materyalist felsefeye bağnazca bağlanmaktan dolayı çok açık gerçekleri dahi göremeyen garip mantık çöküntüsüne şahit olmaktayız. Bir insan, odaya girdiğinde masadaki kağıdın üzerinde “SAAT 10’DA EVDE OLACAĞIM” diye bir not görse, bu notun rüzgardan açılan pencerenin çarpıp döktüğü mürekkep tarafından tesadüfen yazıldığını düşünmez. Bu yazıyı eşinin veya çocuğunun yazdığından emin olur. Bunun için bilimsel metodla bir inceleme gerekmez. Neyin kendiliğinden oluşabileceği, neyin oluşamayacağı, neyin akıllı bir tasarımın eseri, neyinse kendiliğinden oluştuğu açıktır. Örneğin ormanda yürürken, önünüze çıkan bir ağacın yıkılmış olduğunu görürseniz, bu ağacın kendiliğinden, rüzgar nedeniyle veya bir başka etkenle yıkılmış olabileceğini düşünürsünüz. Ancak ormandaki patikanın sağ tarafındaki ağaçlar ardışık olarak yıkılmış ise, burada bilinçli bir yıkma eylemi olduğunu, buraya gelen akıl sahibi insanların bir plan üzerine yolun bir tarafındaki ağaçları birer atlayarak yıktıklarını ve bunun bir amacı olduğunu anlarsınız.

    Öyle ise, canlıları ve yaratılışı düşünelim. Eğer, yeryüzünde tek bir canlı bile yokken, cansız topraktan, madenlerden, kumdan, minerallerden oluşan yeryüzünde, en az bir şehir kadar kompleks bir yapıya sahip bir hücrenin ortaya çıktığını öğrenirsek, bu bize bu hücrenin bilinç ve akıl sahibi bir güç tarafından yaratıldığını gösterir. Kameranın tesadüfen oluşamayacağını bilen bir akıl, kamerayı tasarlamak için model alınan ve kameradan çok daha kusursuz bir sisteme sahip olan gözün de tesadüfen oluşamayacağını görür. Diyaliz makinesinin, tesadüflerin eseri olmadığını, bu makineyi tasarlayan, üreten, monte eden, kullanan doktorlar, mühendisler, işçiler, teknisyenler olduğunu bilen akıl, diyaliz makinesi için model olarak kullanılan ve diyaliz makinesinden çok daha yetenekli, çok daha kullanışlı, çok daha küçük olmasına rağmen çok daha fazla kapasiteli böbreklerin tesadüfen oluşamayacaklarını kavrayabilir. Bir bilgisayarın oluşturulabilmesi için binlerce zeki, bilgili, tecrübeli ve yetenekli mühendisin, teknisyenin, programcının ve tasarımcının görev aldığını bilen bir akıl, bir bilgisayardan binlerce kez daha üstün yeteneklere ve kompleksliğe sahip insan beyninin tesadüfler sonucunda oluşamayacağını görebilir.

    Bu açık gerçekleri göremeyenler ise materyalizme ve Darwinizm’e, putperest bir dine bağlanır gibi bağlananlardır. Evrimciler, materyalist dünya görüşlerini kaybetmemek için, dünyaya, canlılığa, doğa kanunlarına materyalizm dışında bir açıklama getiren her türlü düşünceyi en başından, hatta daha dinlemeden reddetmektedirler. Yaratılış gerçeğini eleştiren UBA yazarlarının ve diğer evrimcilerin, Yaratılış hakkında ve kendi iddiaları üzerinde hiç düşünmedikleri, tek amaçlarının ideolojilerini kaybetmemek olduğu, bunun getirdiği endişe ve telaşla yazdıkları ve konuştukları açıkça belli olmaktadır.

    Yukarıda verdiğimiz örneğe geri dönüp bir benzetme ile evrimcilerin içinde bulundukları garip durumu açıklayabiliriz. Hatırlarsanız, önceki sayfalarda, bir ıssız adaya ayak basan ilk kişinin kendisi olduğunu zanneden bir insanın örneğini vermiş ve bu insan bu adada bir araba ile karşılaşırsa doğal olarak bu adaya daha önce başka insanların geldiğini anlayacaktır demiştik. Peki ya bu insan, bu adaya ilk ayak basan kişinin kendisi olması gerektiği konusunda anlaşılmaz bir inat ve kararlılık içinde ise? Ve kesinlikle bu adaya kendisinden önce başka hiç kimsenin gelemeyeceği konusunda ısrar ediyor ve adada böyle bir arabanın bulunması dahi onu ikna etmiyorsa? O zaman bu insan, o arabanın varlığını açıklamak durumunda kalacak ve elbette ki öne sürdüğü açıklamalar “saçmalamak”tan öteye gitmeyecektir. Bu arabanın en yakın kara parçasından bir fırtına ile buraya sürüklendiğini, veya milyonlarca yıl içinde çıkan fırtınaların adadaki çalı çırpıyı, hayvanların derilerini, kemiklerini biraraya getirip bu arabayı oluşturduğunu iddia etmeye kadar mantıksızlıklarını sürdürebilecektir. Ve bu kişi bütün ömrünü teoriler üretip, adaya ilk çıkanın kendisi olduğunu ve bu arabanın buraya insanlar tarafından getirilmediğini ispatlamaya çalışmakla geçirecektir. Bir teorisi tutmayınca diğerine yönelecektir. Ancak dikkat edilirse amacı gerçeği bulup araştırmak değil, hayatını adadığı “takıntısını” insanlara kabul ettirmeye çalışmak olacaktır. Yani delillerin ona gösterdiğini görmezden gelecek, kendi inanmak istediğine inanmaya devam edecektir. İşte evrimciler en az bu kadar saçma ve mantıksız bir inat ve bağnazlık içindedirler. Amaçları, hayatın gerçek kökenini bulmak değil, hayatlarının tek ideolojisi olan materyalizmi sonuna kadar yaşatabilmektir. Bu nedenle açık olan delilleri görememekte, gördüklerini ise ya saklamaya ya da çarpıtmaya çalışmaktadırlar.

    edit: Bu yorum içerisindekiler, bilim.org forumundan Evren Atak ve Harun Yahya’nın buradaki yazısından derlenmişe benzemektedir. İçeriğinde kişisel görüşler ve düzenlemeler bulunduğu için silmedim, ancak belirtilmesi gerektiğini düşündüm

  41. Da Vinci Says:

    Bunlar negatif argümanlar. Bir iddianın geçerliliğini göstermek için pozitif argümanlara ihtiyaç vardır. Kaldı ki burada belirtilen 2 negatif argüman da geçerli değil ve içeriğindeki bilgiler bilimsel gerçekleri yansıtmamaktadır. Geçerli bile olsalardı yaratılışı destekleyen pozitif argümanın yokluğu devam ederdi.

  42. barissevim Says:

    Arkadaslar ne olacak bunlarla bizim isimiz. Tum yorumlari okudum, siz aklinizi gercekten bosa yoruyorsunuz. Adamlar anlamiyor resmen. Kendi kafalarina gore bir bilim tanimi yapip kendi kendilerine “bilim” yapiyorlar. sacma sapan olasilik hesaplari ile “bilimsel” konken oynuyorlar. Allah akil fikir versin 🙂 ne diyeyim baska.

  43. kodoman Says:

    1. Küllî önermeler “örneklerle” kanıtlaNAmaz.! Dilerseniz 500 milyar örnek verin, 500 trilyonuncu aksi örneğin olamayacağı gösterilmeksizin küllî önermenizi kanıtlayamazsınız. Ama bu kuralı bilemediğinizden dolayı “bilinçsizce” savınızı öne sürmeye devam ediyorsunuz. Bu kuralı benimsemeniz size fayda sağlayacaktır. Şu anda yarım yamalak, gelişi güzel bilgi ve muhakeme ile yazdığınızı açıkça görüyorum, sadece ben değil, bu kuralların farkında olan ve onlara uyan herhangi biri de görüyordur. Benden söylemesi.

    Bu yüzden fact ve scientific fact ayrımı vardır. Bu yüzden doğa bilimlerinde ispat(tanıtlama) yoktur. Bu yüzden, ne Kütleçekim Kanunu, ne de evrimi ispatlayamazsınız. Ancak her ikiside Scientific Fact konumundadır. Bu ayrım üzerine evrime karşı çıkan, aslında bilimsel bilgi edinme sürecine karşı çıkıyor, tüm bilimsel gerçekleri reddediyordur.

    2. Analoji başka şeydir tümevarım başka şeydir, üzücü olansa sizin daha bu ikisinin ayrımını yapamayışınız. Cüzî bilgiden cüzî bilgi çıkarılarak yapılır. Analoji bilinen benzeyişlerden bilinmeyen benzeyişleri çıkarmaktır. Sizi yanıltan şey analojideki dedüksiyonel bir ifadeyi matematikteki dedüksiyonla aynı sanmanız. Matematikteki dedüksiyonlar “aynîlik” prensibinden çıkarılırken analojide sonuçlar benzeyişlerden çıkarılır. Siz bu ikisini çok net biçimde, “bilinçsizce” karıştırıyorsunuz. Defalarca düzeltme yapmam da yetmiyor. Sitenizin “mantıksal selameti” açısından bana düşen görev size “bu konuda araştırmayı önermek” olacaktır.

    Site üzerinde iletilerim veya yorumlarım içerisinde analoji gösterebilir misiniz? Ben bir analoji yaptıysam mekanizmayı açıklamak için değil anlaşılır kılmak için yapmışımdır.

    3. Sonuca etki eden birçok sebep varken, ayırt edici bir niteliği olmaksızın bu nedenlerden herhangi birini diğerlerine tercih etmek ve onları devre dışı bırakmak “bilimsellik değil” inançtır, kanıtsız kabuldür.

    Demek istediğiniz tam olarak anlaşılmamıştır. Ancak anladığım kadarına cevabım: Doğal Seçilim kesinlikle ayırt edici kesinlikte bir doğal süreçtir. Ortada bir tercih olmadığı gibi, sizin birinci maddenizdeki en temel bilimsel prensip yoluyla evrimi reddedip, ardından “bilimsel gerçek” tercihi yapan birinin şu yukarıdaki cümleyi telafüz etmeye yüzü olamaz.

  44. kodoman Says:

    Evrim Teorisi’nin matematiksel modelinden bahsetmemiş, onun yerine alaycı cevaplarla geçiştirmeyi denemişsiniz. Samimi olarak “bilmiyoruz” demeniz yeterlidir, sizin bilemiyor oluşunuz sadece burayı bağlar, teorinin matematiksel modelinin var olup olmamasını değil. Kişisel zaaflarınızı teorinin açıklarından daha öncelikli görmüyorsanız rahatlıkla “bilmiyoruz” diyebilirsiniz.

    Verdiğim cevabın yanındaki “(Umarım tahta üzerine yazılmış formül gibi bir şeyden bahsetmiyorsunuzdur)” kısmına dikkat çekiyorum. Rica edeceğim sizden ayın oluşma sürecinin en geçerli teorisinin formülünü rica edebilir miyim? Ben size sözel ifade edeyim, bir zahmet onu formülize ediniz: Dünya’ya çarpan gezegen boyutlarındaki bir gök taşının oluşturduğu toz bulutu, kütleçekim sonucu ayı oluşmuştur.

    Uzun uzadıya anlatmıyayım: İki tip teori vardır; (1)fenomenleri açıklamak için iskelet(framework) modeli teoriler(örn. evrim), (2) spesifik bir fenomeni açıklayan teoriler(örn. insanın evrimi). Teorilerin büyük bir kısmı matematiksel olarak ifade bizler tarafından edilemezler bunun nedeni evrenin deterministik eğilimlerinin tamamını bilmememizdir. Ancak matematiksel olarak ifade edilebilirler; Sadece bizlerin elinde onları ifade edecek veriler yoktur.

    Gök mekaniği konusunda ise davinci’nin düştüğü hatadan daha kötü bir hataya düşmüşsünüz. Orada kastedilen şey, gök mekaniğinin nedensellik yasası ile olan uyumudur ve bu uyumu sağlayan fizik yasalarının matematiksel formülasyona izin vermesidir. Bu sayede güneşin ne zaman tutulacağı uniformiteryen zaman ölçeğinde kat’i surette söylenir. Yani “şu hızda şu tarihte şu konumda olacak” diye öngörülerde bulunmaya imkân tanır. Evrim Teorisi’nin böyle bir özelliği yoktur. Çünkü bir hayvanın gelecekte neye evrileceğini söylemek kuramın kendisi ile çelişik olacaktır. Kuramın özelliği plan ve program olmadan gelişi güzel süreçten bahsetmesidir, böyle bir sürecin sonucunun deterministik olamayacağı aşikârdır.

    Anlaşılan sizin kafanız iyiden iyiye karışmış: Güneş tutulması hesabında hangi teori kullanılmaktadır acaba? Güneş tutulması hesabı teoriyle değil, Kütleçekim YASASI ile hesaplanır!
    Ben sizin yerinize teorilerden örnek vereyim: Gök mekaniğindeki o sağlam teoriler, acaba neden galaksilerin merkezindeki kara deliklere yakın gezegenleri açıklamakta güçlük çekiyor? Bu başarısızlık gezegen oluşumu teorilerindeki deterministik yetersizlikten mi, yoksa deterministik bilgi yetersizliğinden mi kaynaklanıyor?
    Siz en iyisi konu üzerine biraz daha araştırın: Temel konular üzerine yetersiz bilginizle ahkam kesmeye yelteniyorsunuz!

    Gök mekaniğine gelince, gök mekaniğindeki tümevarımın dayanağı çoğunlukla matematikseldir, gözlemsel değil. Astrofizikçiler şimdiki durumlarından yola çıkılarak gelecekte hangi durumda olacaklarına dair öngörülerde bulunurlar.

    Bana Neptün’ün oluşum sürecini bir zahmet anlatabilir misiniz? O kadar araştırdım pek bulamadım. Veya herhangi bir nebulanın oluşturacağı güneş sistemini bana modelleyerek öngörüde bulunabilir misiniz? O halde gezegen oluşum teorileri deterministik değil!? Siz kanunlarla teorileri karıştırmış, azıcık saçmalamışsınız.

    En nihayetinde içeriğini doğru anladıysam eğer (bilgi az çünkü) Bilim Teknik’teki alıntınız benim yukarıda yazdığım şeye karşılık geliyor “Kozmogoni (evren, dünya tarihi) Evrim Kuramı gibi farazî hükümler vericidir. O konuda sadece spekülasyon yapılabilir.”

    Saçmalamaya devam etmişsiniz! Elde olmayan(bilginin boyutu veya elde etme üzerine yetersizliklerden kaynaklanan) bilgiler yüzünden modellenemeyen spesifik fenomenler üzerinden, modelin geçerliliğini sorgulamaya kalkıyorsunuz. Bilim elde edilen bilgiler üzerine yapılır, elde edilmemişler üzerine değil! Bir model hazırlarsınız, eldeki verilerle örtüşüyorsa geçerlidir; Evrim elde edilen tüm verilerle örtüşmektedir.

    Öngörüde bulunuyor mu bulunamıyor mu diye soruyorum siz benden çeşitli etkenleri sağlamamı istiyorsunuz. Bu benim sorunum değil ki, teorinin öngörüde bulunduğunu iddia eden sizsiniz.

    Böyle bir saçmalık olabilir mi? Elde bir model var, modelin eldeki veriler üzerine yapabileceği öngörüler belli, bu veriler üzerine yaptığı öngörülerdeki geçerliliği belli, siz benden daha net öngörüler talep ediyorsunuz; Ama bilgi edinmedeki yetersizliği aşmamı talep ediyorsunuz! Bu resmen bilim cehaletidir! Elde edebildiğimiz bilgi oranında öngörüler netleşir, tüm bilimsel teorilerde bu böyledir. Nebuladan güneş veya sistem oluşur dersiniz, ama deterministik bilgi yetersizliği nedeniyle oluşacak sistem veya güneş hakkında yeterli bilgi sunamazsınız; Çünkü eldeki bilgi bunu yapmanız için yetersizdir, model değil!

    İkinci hatanız ise tüm veriler elinizde olduğu takdirde canlının neye benzeyeceğini kestirebileceğinizi sanmanız. Bunu 1910’larda söylüyor olsaydınız sorun değildi. Ama yıl 2007 ve maddenin (veya bilişimizin) belirsizliği gibi büyük bir engelimiz varken, katı deterministik süreçleri mikro âlemde izleyebileceğimizi sanıyorsunuz. Bu nedenle o imkânlar olsa bile canlının neye benzeyeceğini asla bilemezsiniz.

    Saçmalamaya devam!
    1) Tüm veriler kapsamına mikro belirsizlikteki veride dahildir; Yani o bilgiyide ihtiyacım var(tam olarak değil, bkz. sonraki madde).
    2) Evrim mikro değil, makro bir süreçtir. Bu yüzden mikrodaki belirsizliğe değil, mikro belirsizliğin makrodaki etkisi sunulmalıdır; Bu da makrodaki model, yani evrimin değil, bu bilgiyi sağlama sürecindeki problemdir. İşte bu yüzden, makrodaki veri sağlandığı müddetçe model iş görmeye devam edecektir.

    Üçüncü hatanız ise aynı tuzağa düşmeniz, kuramın kendisi öngörüde bulunamıyor olmalıdır, çünkü kabulleri bunun üzerine kuruludur. Kuram zaten kanıt üstü bir ilkeyle kabul edilir ki bu başta yapılan hatadır, o ilke şudur: canlılar doğal yollarla evrilmiştir. Bu kanıtsız apriori (deneyi önceleyen) bir kabuldür.

    Maalesef bu hata benim değil, bilimin bir hatasıdır 😉
    Çünkü bu a priori varsayım, bana değil bilime aittir; Aksi durum bilimin bilgi edinme yetisine neden olacaktır: Her an ölçümlenemeyen(materyal olmayan) bir etkinin varlığını kabul eden bir yaklaşım, bilimin öngörülerini kabul etmemek değildir. Bu yüzden bu bilimin değil, bilim dışı bir felsefi bir tartışmadır.

    Davinci’ye sorabilirsiniz bence, o çok iyi bilim felsefesi bildiğini düşünüyor. Tabi alternatif olarak analogy to induction’a bakabilirsiniz.

    Tutarlı olmak gibi bir kaygınız yok anlaşılan:
    Siz birkaç ileti önce Da Vinci’ye bana adres vermeyin siz söyleyin demiyor muydunuz? Böyle spekülatif bir şekilde ortaya bir laf atıp ardından “gidin araştırın” demek… Sunduğunuz yaklaşımla çelişiyorsunuz.

    Yazılanı anlamamışsınız, soru “Evrim Teorisi doğa yasalarına gönderme yapar mı?”dır. Cevabını da Mendel kalıtım yasası olarak vermişsiniz ki bu, konudan ne kadar uzak olduğunuzu gösteriyor.

    Evrim Teorisi’nin yasa oluşturamaması ayrı şeydir, doğa yasalarına gönderme yaparak açıklama yapması ayrı şeydir. Neyse bu ayrı ve uzun bir konu, girmeyeyim.

    Neden girmeyelim, tam aksine girelim: Doğa yasalarına gönderme yapar mı sorusu zaten saçmadır. Varsayılan durum, yani bilimsel denildiği taktirde elbette doğa yasalarına gönderme yaptığı anlamına gelir; Dinsel teoriler doğa yasalarını hiçe sayar. Yapmamaktadır iddiası aksini sunmalıdır.

    Alaya almak yerine biraz daha dikkatli okuyup anlamaya çalışın, 2. soru canlılar için mekaniksel bir öngörü yapılıp yapılamayacağı ile ilgili iken, 5. soru, sonucun nedeni, nedenin sonucu nasıl etkilediği ile alakalıdır. Yine anlaşılmadıysa detaya ineceğim.

    Bir zahmet detay yerine sorunuzu doğrudan sorunuz. Aynı şeyi farklı kelimelerle soruyor, fark varmış izlenimi yaratmaya çalışıyorsunuz.

    Peki, o halde bana mitokondrinin mitokondrileri hücreye enerji üretmeye ve onu hücrenin diğer elemanlarıyla organizasyona girmeye zorlayan bir mekanizma söyleyin. Yasa falan boş verin, bahsettiğiniz o mekanizma her neyse, onunla açıklamayı deneyin, bekliyorum.

    Ohoo anlatacağım mekanizmayı bilmiyorsanız, niye tartışıyoruz ki? Evrim bilimsel mi tartışmasına, evrimin mekanizmasını bilmeden mi girişiyorsunuz?
    Ayrı bir nokta ise, henüz bu soruyu cevaplayabilecek, yani modeli uygulayabilecek veriye ulaşamamız yüzünden bu soruya yanıt veremem modelin yanlış olduğu sonucuna mı götürür? Öyle ise, zaten siz tartışmaya yanlış yerden girmeye cüret etmişsiniz demektir; Zira bilimsel yöntemi bilmeksizin, bilimsel yöntem üzerine tartışmaya yelteniyorsunuz demektir.

  45. akillitasarim Says:

    Kodoman,

    Yazılanları anlamadığınız için baştan aşağıya saçmalamışsınız. O yüzden “içerik olarak değer” gördüğüm kısımlara cevap vereceğim.

    Üzerinizdeki acemiliği farketmek zor değil.

    En basitinden; yazılanı anlamış edasıyla sanki çok gerekliymiş gibi “Bu yüzden fact ve scientific fact ayrımı vardır. Bu yüzden doğa bilimlerinde ispat(tanıtlama) yoktur. Bu yüzden, ne Kütleçekim Kanunu, ne de evrimi ispatlayamazsınız. Ancak her ikiside Scientific Fact konumundadır. Bu ayrım üzerine evrime karşı çıkan, aslında bilimsel bilgi edinme sürecine karşı çıkıyor, tüm bilimsel gerçekleri reddediyordur gibi içeriği kendinden menkul bir beyanat vermişsiniz.

    İlahi kodoman, bu gerekli miydi şimdi? 🙂

    Özellikle şu alıntıladığım kısımda bilimsel felsefe konusundaki garabet açıkça görülüyor;

    Site üzerinde iletilerim veya yorumlarım içerisinde analoji gösterebilir misiniz? Ben bir analoji yaptıysam mekanizmayı açıklamak için değil anlaşılır kılmak için yapmışımdır.

    Kanıt sandığınız herşeyin analoji olduğunu ne zaman öğreneceksiniz?

    Demek istediğiniz tam olarak anlaşılmamıştır. Ancak anladığım kadarına cevabım: Doğal Seçilim kesinlikle ayırt edici kesinlikte bir doğal süreçtir. Ortada bir tercih olmadığı gibi, sizin birinci maddenizdeki en temel bilimsel prensip yoluyla evrimi reddedip, ardından “bilimsel gerçek” tercihi yapan birinin şu yukarıdaki cümleyi telafüz etmeye yüzü olamaz

    Gülmemek elde değil, bahsettiğim şeyi anlamamış olmanıza şaşırmadım, bu nedenle sitenizin mantıksal selametine vurgu yapmıştım.

    Kartopu sıkıla sıkıla ne hale geliyor, bkz. Fevzi Çakmak ve ictima 🙂

    Ayrıca Barış Sevim kardeşimiz buraya da “bilmiş” edalarıyla bir takım yazılar yazmış. Bu tavırlardan ne zaman vazgeçeceksiniz? Bu tavırlar prim yapmıyor ki…

  46. akillitasarim Says:

    Ayrıca kodoman,

    Mitokondri sorusunu unutun, o sorudan ne anladığınızı anladım. Uzatmanın alemi yok. O soruyu Kenneth Miller ve saz arkadaşları da cevaplayamaz. İnsanlar o soruyu cevaplayamaz. 🙂

  47. kodoman Says:

    Yazılanları anlamadığınız için baştan aşağıya saçmalamışsınız. O yüzden “içerik olarak değer” gördüğüm kısımlara cevap vereceğim.

    Sizce, benim alıntılayıp cevap verdiklerim, benim nezdimde birer saçmalık değil miydi? Benim(veya sizin) onları saçmalık olarak görmem, cevaplamaksızın “geri kalanlar saçmadır” şeklinde kestirip atmam ne kadar etik bir yaklaşımdır? Bari düşüncelerinizi yansıtan bir-iki link verseydinizde nerede yanıldığımı görseydim.

    Üzerinizdeki acemiliği farketmek zor değil.

    Yani? Sizin böyle “farketmeniz” bir anlam ifade ediyor mu? Ben çağırayım üç beş arkadaşımı, bak ne kadar acemi, ne kadar saf vs. diye yazıp arkaşlarımla beraber eğleneyim; Bu birşey ifade eder mi, onun saçmalığını sunmadığım müddetçe?

    yazılanı anlamış edasıyla sanki çok gerekliymiş gibi (…) gibi içeriği kendinden menkul bir beyanat vermişsiniz.

    Şimdi, sözkonusu kendinden menkul beyanatın neye verildiğini görelim: “Küllî önermeler “örneklerle” kanıtlaNAmaz.! Dilerseniz 500 milyar örnek verin, 500 trilyonuncu aksi örneğin olamayacağı gösterilmeksizin küllî önermenizi kanıtlayamazsınız…” Verilen cevap, ee iyide bilim zaten 500 milyar 1. denemede aksi örneği görene kadar o bilgiye “scientific fact” der, o yüzden “fact” demez. Ya siz sözlerinizin içeriğine bir mesaj gizlediniz ve ona cevap bekliyordunuz, ya da sözlerinize gelen cevabı anlayabilecek bilgi-birikim ve okuma yetisine sahip değilsiniz ki, cevabımı kendinden menkul olarak ilan ediyorsunuz.

    İlahi kodoman, bu gerekli miydi şimdi?

    Bu sözlerinizden, size anlatmam pek gerekli değilmiş gibi geldi ama, n’apalım, aldık bir kere muhattap.

    Özellikle şu alıntıladığım kısımda bilimsel felsefe konusundaki garabet açıkça görülüyor;

    Çok heyecanlı bir şekilde, neresi diye meraklanırken, benim…

    Site üzerinde iletilerim veya yorumlarım içerisinde analoji gösterebilir misiniz? Ben bir analoji yaptıysam mekanizmayı açıklamak için değil anlaşılır kılmak için yapmışımdır.

    sözlerime dikkat çekip ardından…

    Kanıt sandığınız herşeyin analoji olduğunu ne zaman öğreneceksiniz?

    …gibi hiçbir dayanağı sunulmayan ve muhtemelen bulunmayan öznel bir çıkarım sunmanız, “garabet” terimi üzerine yüklediğiniz manayı merak etmeme sebep oldu!

    Gülmemek elde değil, bahsettiğim şeyi anlamamış olmanıza şaşırmadım, bu nedenle sitenizin mantıksal selametine vurgu yapmıştım.

    Sitemin sizin mantık algınızdaki selametiyle pek ilgilendiğim söylenemez. Sitem benim mantıksal selametim doğrultusunda ilerlemektedir, varsa bu selameti ilerleyiş üzerine tartışmaya niyeti olan hazırım. Ancak böyle laf ebeliğiyle, hiçbir nesnel veri sunmaksızın tamamen öznel değerlendirmeye gidenlere elbette laf yetiştirebilirim.

    Ayrıca Barış Sevim kardeşimiz buraya da “bilmiş” edalarıyla bir takım yazılar yazmış. Bu tavırlardan ne zaman vazgeçeceksiniz? Bu tavırlar prim yapmıyor ki…

    Barış Sevim kimdir?

    Mitokondri sorusunu unutun, o sorudan ne anladığınızı anladım. Uzatmanın alemi yok. O soruyu Kenneth Miller ve saz arkadaşları da cevaplayamaz. İnsanlar o soruyu cevaplayamaz. 🙂

    İşte sizinle aramızda ki fark bu. Sizin a priori varsayımınız “Tanrı yarattı nasıl olduğunu bilemeyiz”, bizim ki ise “doğal süreçler sonucu oldu, araştırırsak buluruz”. Hangisinin bilime uygun ve verimli olduğunu belirtmeme gerek yoktur sanırım.

    Tartışmayı laf dalaşına çevirmeniz, sözlerinizin tamamen şablonlardan oluştuğu izlenimi yaratmakta. Anlaşılan şablonunuzun dışına çıktık biraz?

  48. Da Vinci Says:

    akıllıtasarımın bitmek bilmez komedisi: “Kanıt sandığınız herşeyin analoji olduğunu ne zaman öğreneceksiniz?”

    29+ Evidences for Macroevolution yazısını okuma zahmetine giremeyip burada insanlara aynı şeyi 10 kere söyleten bir adamla tartışmanın bence bir anlamı yok. Öyle bir at gözlüğü takmış ki biz ne dersek diyelim aynı şeyleri iddia etmeye devam ediyor. “Siz şöyle yapıyorsunuz” diyor. Biz “hayır bak onun la alakası yok kanıtları da budur” diyoruz. Ama adam hala “siz şöyle yapıyorsunuz” demeye devam ediyor. Böyle biriyle tartışmak duvarla tartışmak gibi birşey. Tamamen gereksiz, anlamız, manasız ve faydasız.

    Kodoman, sana sabırlar dilerim.

  49. kodoman Says:

    29+ Evidences for Macroevolution yazısını okuma zahmetine giremeyip burada insanlara aynı şeyi 10 kere söyleten bir adamla tartışmanın bence bir anlamı yok.

    Amacım, tartıştığım şahsın, hurafe bilimini ifşa etmek ve sitemi bu saçmalığa alet etmesinin önüne geçmektir. Yoksa, seninle girdiği tartışmada şahsın döngüsel mantık yürüttüğünü, totoloji yaptığını ve kendini tekrar ettiğini görmüştüm.

    Kodoman, sana sabırlar dilerim.

    Bu türden görüşlerimin beklenmedik sonuçlarından biride, sabretmeyi öğrenmek oldu. Zira bu şahıs gibi niceleriyle benzer tartışmaya girmişliğim vardır.

  50. Da Vinci Says:

    Bu türden görüşlerimin beklenmedik sonuçlarından biride, sabretmeyi öğrenmek oldu. Zira bu şahıs gibi niceleriyle benzer tartışmaya girmişliğim vardır.

    Ben de bu gibi onlarca belki yüzlerce kişiyle tartıştım ama tartışmaları da bir yerde kesmek gerektiğini düşünüyorum. Tartışma bir noktadan sonra önceden söylenmiş şeylerin tekrarına dönüştüyse artık uzatmamak gerektiğini düşünüyorum ve son sözlerimi söyleyip kendi adıma tartışmayı bitiyorum.

  51. aort Says:

    kodoman@
    ”New Scientist, National Geographic, Discover, Science, Nature vb. hepsi bilim dünyasının itibarlı dergileri ve hepsi “evrimci”! ”

    🙂 🙂 ne mantksız şey haaa…onlar evrimci diye evrim doğru mu oldu!! 😀 çok değişik bir evrimi kanıtlama çabası. napacağınızı bilmiyosunuz yani. gerçek bilimsel olan, bilimsel bulguları gizlemeyen ve tarafsız olmalıdır, dogmatizmden uzak olmalıdır!!!!!!!!!!

  52. aort Says:

    kodoman@
    ”İşte sizinle aramızda ki fark bu. Sizin a priori varsayımınız “Tanrı yarattı nasıl olduğunu bilemeyiz”, bizim ki ise “doğal süreçler sonucu oldu, araştırırsak buluruz”. Hangisinin bilime uygun ve verimli olduğunu belirtmeme gerek yoktur sanırım.”

    ne çarpıtma ama…

    ALLLAH YARATTI, ARAŞTIRIRSAK NASIL BİR TASARIMA SAHİP OLDUĞUNU, NASIL İŞLEDİĞİNİ BULURUZ. TASARIMI EVRİMCİLER GİBİ GİZLEMEYİZ!

    Hangisinin bilime uygun ve verimli olduğunu belirtmeme gerek yoktur sanırım. 🙂

    akillitasarim@
    ”O soruyu Kenneth Miller ve saz arkadaşları da cevaplayamaz. ” 🙂

    aynen katılıyorum. saz arkadaşı 🙂 8)

  53. aort Says:

    evrim çöktü, siz hala rüyadasınız. tartışmaya gerek yok. evrim zaten yok! olmayan bi şi tartışılmaz ki… YARATILIŞ BİLİMSEL BİR GERÇEKTİR BUNU KAFANIZA SOKUN!!!

    evrimciler dünya düzdür. (en azından evrimden daha mantıklı bi önerme)

  54. kodoman Says:

    Aort’un alıntıladığı yorumun tamamına bir bakalım:

    Samet’in “Zaten kaynaklarınız evrimci new scientist…” sözüne kafam takıldı! New Scientist, National Geographic, Discover, Science, Nature vb. hepsi bilim dünyasının itibarlı dergileri ve hepsi “evrimci”! Yaratılışçıların veya Post-Modern yaratılışçı Akıllı Tasarımcıların yönetiminde olan, evrim karşıtı olup, bilim dünyası tarafından bu denli itibar gören dergi var mıdır? Yok… Yani, hmm bunun üzerinde durmak lazım…

    Sonra burdan cımbızladığı kısmına cevaba bakalım:

    🙂 ne mantksız şey haaa…onlar evrimci diye evrim doğru mu oldu!! 😀 çok değişik bir evrimi kanıtlama çabası. napacağınızı bilmiyosunuz yani. gerçek bilimsel olan, bilimsel bulguları gizlemeyen ve tarafsız olmalıdır, dogmatizmden uzak olmalıdır!!!!!!!!!!

    Orada “onlar evrimci diye evrim doğru” olduğu mu iddia ediliyor? Bilim dünyası tarafından kabul görmüş, tek bir evrim karşıtı yayın olmadığına dikkat çekiliyor…

  55. aort Says:

    heeeeeeeeee ban cımbızla çekiyom tabiiiiiiiiiii….(aslıda kelpetenle çekerim )

    ‘ ”’ Bilim dünyası tarafından kabul görmüş, tek bir evrim karşıtı yayın olmadığına dikkat çekiliyor…

  56. kodoman Says:

    heeeeeeeeee ban cımbızla çekiyom tabiiiiiiiiiii….(aslıda kelpetenle çekerim )

    ‘ ”’ Bilim dünyası tarafından kabul görmüş, tek bir evrim karşıtı yayın olmadığına dikkat çekiliyor…

    Mesela “dogmatik” bilim dünyası tarafından kabul görmüş, simyacı ve astrolojik yayında yoktur; Zaten bu bilim dünyası acaip dogmatiktir.

  57. aort Says:

    bilim dünyası dediğin sahipleri mteryalist dogmayı kabul eden dergiler olmasın?

  58. şahin Says:

    Evrim propagandası yapmak isteyenler güçlü, diğer bir ifadeyle ensesi kalınlar olduğu için yaratılış fikrinin üstünü, evrimci yayın bombardımanıyla örtmeye çalışıyorlar.

  59. şahin Says:

    Önceki mesajımı eksik yazmışım, şöyle düzeltiyim:

    Evrim propagandası yapmak isteyenler güçlü, diğer bir ifadeyle ensesi kalınlar olduğu için yaratılış fikrinin üstünü, evrimci yayın bombardımanıyla örtmek istediklerinde onların dediği oluyor. Ama ona rağmen evrim karşıtlarının sesi hiç olmadığı kadar yükselmiş durumda.

  60. Da Vinci Says:

    @şahin

    Eğer Türkiye’den bahsediyorsan hayal dünyasındasın demektir. Türkiye’de evrim propagandası yapan kim var? Tam tersine herkes yaratılış propagandası yapıyor. Google’da “evrim teorisi” diye arattığında karşına ne çıkıyor? Evrim propagandası yapan siteler mi yoksa tam tersi mi?

  61. Da Vinci Says:

    @şahin

    bunu göreniniz oldu mu?

    Şimdi gördüm ve içeriğiyle ilgili ufak bir araştırma yapınca klasik bir HY palavrası olduğu ortaya çıktı. Homo habilis ile Homo erectus ile ilgili başka bir yazısını görmüştüm. O zaten tamamen uydurma. İki türün birlikte yaşamış olması birinni diğerinin atası olmasına engel değildir. Tüm köpekler kurttan evrimleştiği halde günümüzde kurtlar ve köpekler vardır. Bu dedesi yaşayan bir çocuğa bakıp “o adam senin deden olamaz çünkü aynı zamanda yaşıyorsunuz” demek gibi birşeydir. Akıl dışı ve bilgisizliğin göstergesidir.

    Orkide konusunda da;

    http://www.sciencedaily.com/releases/2007/08/070829143719.htm
    http://news.bbc.co.uk/2/hi/science/nature/6969301.stm

    adreslerindeki yazılara bakan biri zaten HY’nin palavralarını görebilir.

    Orkide bir tür adı değildir. Orkide bir aile adıdır. Altında 880 cins ve 22000 tür vardır (1). Yani 80 milyon yıl önce orkide bulunmuş olması demek orkide ailesinin o zaman varolduğunu gösterir. Bu bulunan fosile Meliorchis caribea adı verilmiştir ve bugün varolan tüm orkide türlerinden farklıdır. Yani HY’nin size yutturmaya çalıştığı gibi bir durum söz konusu değil. Tabi bunu öğrenmek için sizin yaptığınız gibi yan gelip yatmayıp biraz araştırma yapmak gerekiyor. Bu aslında eğleceli bir iş. Size de tavsiye ederim. Sorgulayın, körü körüne kabullenmeyin.

  62. Anonim Says:

    da vinci, ya beni ya da kendini aptal yerine koyuyorsun. evrim propagandası zaten yapılıyor. nerde fosil bulunsa, evrim zaten ispatlanmış bir gerçek gibi lanse edilircesine çarşaf çarşaf haber yapılıyor. yok efendim atalarımız şuymuş, kayıp halka bulunmuşmuş falan. sizin gibiler nerde evrim karşıtı bir makale görseler içinde didik didik yanlış aralar, yapılan onca evrimci sahtekarlık karşısında ise utançtan yüzü bile kızarmadan “olsun ne olmuş ki, bir kaç adamın sahtekarlığından bana ne” diyip pişkin pişkin oturursunuz.
    google’da, Allah kendisinden razı olsun, sitelerine olan YOĞUN İLGİ den dolayı Harun Yahya siteleri en üstlerde. Bu propaganda mı? HAYIR! Millet o sayfaları o kadar ziyaret ederse google’da da o kadar üst sırada olur, Propaganda için değil anlatabildim mi? Sen hala milletin beynini bulandırıyorsun aklınca. Arkadaşım, zekanı bu evrim safsatası yerine daha faydalı bir yere kullansana sen…

    Komik komik de örnekler vermişsin. Adamın dedesi yanındaysa bu atası olmadığı anlamına gelmez diye. Ben senin niyetini anladım. Sen diyorsun ki madem maymunlar senin atan, öyleyse hayvanat bahçesinde onları görüyor olman onların senin atan olmadığı anlamına gelmez. Maymun senin atan olabilir ama benim değil. Benim atam, Allah’ın üstün olarak YARATTIĞI ilk İNSAN Hazreti Adem ve Hazreti Havva’dır.

  63. Da Vinci Says:

    @Anonim vatandaş

    Senin gazetelerdeki garip haberlerden hiç haberin yok anlaşılan. Son zamanlarda birçok “evrim teorisi çöktü haberi” çıktı. Hem de yanlış bilgiye dayanarak. Mesela insan evrimi modelini değiştirecek birşey bulunuyor. Bu haber gazetelere evrim teorisi sarsıldı, çöktü gibi garip bir şekilde yansıyor. Bilimle ilgisi olmayan adamlar bilim haberi yapıyor.

    “Onca evrimci sahtekarlık” diye birşey yok. Bu evrim karşıtlarının uydurması. Şimdi hemen Piltdown adamı diyeceksin. Onunla ilgili evrimteorisi.org’daki Piltdown İnsanı: Bir sahtekarlık öyküsü başlıklı yazıyı okursan belki birşey öğrenebilirsin. Bunun bireysel bir sahtekarlık olduğunu, evrim teorisine göre beklenenlerin tersi bir kanıt oluşturduğunu ve evrimci bilim admları tarafından bu sahtekarlığın ortaya çıkarıldığını görürsün.

    HY’nin sitleri propaganda için değilse neden aynı veya bnezer içeriğe sahip 100 civarında site var? Neden 2-3 tane değilde 100 tane sitede tamamen aynı şeyler var? Bu kadar çok site var çünkü bu sitelerin amacı propaganda. Şunacevap nokta com, buna cevap nokta com, şunun yanılgıları nokta com, bunun yanılgıları nokta com. Bu nasıl bir anlayıştır. Evrimle ilgili bir tane site yaparsın herşeyi oraya koyarsın anlarım da aynı konuda bu kadar fazla site açmak da neyin nesi? Amacın propaganda olduğu çok açık.

    Maymunlar insanların atası değildir. Ortak bir ataya sahipler. Ama o ata artık yaşamıyor. Nesli tükenmiş.

    Bak çok açık bir örnek vrdim. Tüm köpekler kurtlardan evrimleşmiştir. Ama kurtlar da yaşıyor köpekler de. Yeni bir türün erimleşmesi demek önceki türün yok olması demek değil. Eğer önceki türün yok olmasına neden olacak koşullar ortaya çıkıp yeni oluşan tür bu duruma uyum sağlayıp varlığını sürdürebiliyorsa eski tür yok olup yenisi varlığını sürdürür. Ama her zaman böyle birşey olacak diye birşey yok. İki farklı tür aynı zamanda varlığını sürdürebilir. Yeni bir tür evrimleşince eskisi tamamen yok olur diye birşey yok. Bunu hayalperest evrim karşıtları uyduruyor olabilir ama bunun bilimsel bir doğruluğu yok.

    Senin adem havva masalın da umrumda değil. Böyle bir saçmalığa inanacak kadar körsen o senin sorunun. Birçok teist bile adem havva masalına inanmıyor. Bunun sembolik bir anlatım olduğunu söylüyor. Ama sen bilimsel gerçeklerden öylesine uzaksın ki bu saçmalığına bile inanabiliyorsun.

  64. şahin Says:

    Senin gazetelerdeki garip haberlerden hiç haberin yok anlaşılan. Son zamanlarda birçok “evrim teorisi çöktü haberi” çıktı. Hem de yanlış bilgiye dayanarak. Mesela insan evrimi modelini değiştirecek birşey bulunuyor. Bu haber gazetelere evrim teorisi sarsıldı, çöktü gibi garip bir şekilde yansıyor. Bilimle ilgisi olmayan adamlar bilim haberi yapıyor.

    Öyle haberler de çıkıyorsa artık ne iyi. ama ben öbür evrimci haberleri diyorum. hani evrimi dogmatik bir gerçekmiş gibi kabul edenler var ya, bilirsin sen.

    “Onca evrimci sahtekarlık” diye birşey yok. Bu evrim karşıtlarının uydurması. Şimdi hemen Piltdown adamı diyeceksin. Onunla ilgili evrimteorisi.org’daki Piltdown İnsanı: Bir sahtekarlık öyküsü başlıklı yazıyı okursan belki birşey öğrenebilirsin. Bunun bireysel bir sahtekarlık olduğunu, evrim teorisine göre beklenenlerin tersi bir kanıt oluşturduğunu ve evrimci bilim admları tarafından bu sahtekarlığın ortaya çıkarıldığını görürsün.

    onca evrimci sahtekarlık yok diyorsun. hy sitelerine giriyorsan kaç tane olduğunu görürsün.

    HY’nin sitleri propaganda için değilse neden aynı veya bnezer içeriğe sahip 100 civarında site var? Neden 2-3 tane değilde 100 tane sitede tamamen aynı şeyler var? Bu kadar çok site var çünkü bu sitelerin amacı propaganda. Şunacevap nokta com, buna cevap nokta com, şunun yanılgıları nokta com, bunun yanılgıları nokta com. Bu nasıl bir anlayıştır. Evrimle ilgili bir tane site yaparsın herşeyi oraya koyarsın anlarım da aynı konuda bu kadar fazla site açmak da neyin nesi? Amacın propaganda olduğu çok açık.

    Sebebi açık. Eğer küfür (kafirlik, dinsizlik) yayılıyorsa Müslümanlar el birliğiyle bunun önüne set çekmelidir. Zamanımızın müslümanları, çoğunluk olarak malesef geçmişteki kadar dinlerine bağlı olmadıkları için evrim teorisinin önüne set çekilmekte geç kalındı ve fazla destek almadı. Hangi set bu? Harun Yahya kitapları. Şimdi anlıyor musun sebebini? Bunun Harun Yahya olması veya Falanca Filanca olması bir şeyi değiştirmez. İslamiyet bunu Müslümanlara emreder. Dine sahip çıkmayı. Senin zannettiğin gibi bir Propaganda amacaı yok,i dinine sahip çıkma var çünkü İslam evrimi reddeder.
    O dediğin siteler zaten HY siteleri olduğu için birbirine benziyor, açık zaten bu. Mantıklı değil mi? O siteler birbirine benziyorsa eğer, demek ki aynı kişiye aittir. Aynı şekilde, canlıların da birbirlerine benzerlik göstermesi, aynı yaratıcı tarafından yaratıldığını gösterir değil mi?

    Bak çok açık bir örnek vrdim. Tüm köpekler kurtlardan evrimleşmiştir. Ama kurtlar da yaşıyor köpekler de. Yeni bir türün erimleşmesi demek önceki türün yok olması demek değil. Eğer önceki türün yok olmasına neden olacak koşullar ortaya çıkıp yeni oluşan tür bu duruma uyum sağlayıp varlığını sürdürebiliyorsa eski tür yok olup yenisi varlığını sürdürür. Ama her zaman böyle birşey olacak diye birşey yok. İki farklı tür aynı zamanda varlığını sürdürebilir. Yeni bir tür evrimleşince eskisi tamamen yok olur diye birşey yok. Bunu hayalperest evrim karşıtları uyduruyor olabilir ama bunun bilimsel bir doğruluğu yok.

    Bana kurt ile köpek örneği vererek baştan kaybediyorsun. Çünkü ben evrime inanmıyorum. Dahası, sizin teoriniz maşallah, oyun hamuru gibi. Şöyle olmuş olabilir, böyle olmuş olabilir diyorsunuz, ama sonuçta altta yatan hedef aynı, evrim ya vardır ya vardır. İşte sırf evrimin var olduğunu en baştan kabul ettiğiniz için, dünyada şimdiye kadar vuku bulmuş hadiseleri ihtimallerle yorumlayıp evrim teorisinin öngördüğü şekle zorlaya zorlaya benzetiyorsunuz. Ben sana diyorum ki “hayır, köpek kurttan evrimleşmemiştir. Yaratılmışlardır. Kurt belki köpekten önce yaratılmıştır, belki sonra yaratılmıştır önemli değil, bulunan her fosille yeni bir düzen getirilebilir ama değişmeyen şey yaratıldıklarıdır” Nasıl ama? Benim düşünceme göre türlerden birinin daha eski bir fosilinin bulunması problem değil ama sizin teori yapboz gibi, her seferinde bir yamuk bulunup bir daha değiştiriliyor. Kimisi buna “bilimde olur böyle şeyler, yeni bir bulgu, eskisinin hükmünü ortadan kaldırabilir bu normal” diyebilir ama evrim teorisinin en baştan yanlış olabileceğini düşünmüyorlarsa yanlış yapıyorlar demektir. Bir teorinin bu kadar darbe alması insanı şüphelendirmeli.
    Az önce yaratılışla alakalı bir şeyler söyledim. Onlar üzerinde düşünüp “senin şuralarda yanlışların var, bana ispat getir” gibi şeyler yazmana gerek yok, ben sana onu bir şey ispat etmek için yazmıyorum. Sırf “bak benim teorim seninkinden iyi” gibi bir şey de söylemiyorum. Yaratılışa inanmak inanç meselesidir. Fakat kanıtı da var. Fosiller. Yüzbinlerce canlının fosilinin günümüzdekiyle müthiş benzer olması (kodoman çıkıp ta bakarak bir şey söyleyemezsin demese bari. Malum; görünen köy klavuz istemez) onların değişmediğini gösterir ve fosil patlaması da yaratılışı gösterir.

    Senin adem havva masalın da umrumda değil. Böyle bir saçmalığa inanacak kadar körsen o senin sorunun. Birçok teist bile adem havva masalına inanmıyor. Bunun sembolik bir anlatım olduğunu söylüyor. Ama sen bilimsel gerçeklerden öylesine uzaksın ki bu saçmalığına bile inanabiliyorsun.

    hıh! adem havva masalı ha! niye masal bir onu da söylesene. tüm insanların sadece bir dişi ve bir erkek iki atadan türediğine inanmadığın için mi? Ona inanmıyorsan tüm canlıları tesadüfler sonucu tek bir atadan evrimleşe evrimleşe milyonlarca türü oluşturduğuna inanman için nasıl bir zekaya sahip olman gerekiyor? seninki de zeka işte!

  65. Da Vinci Says:

    @şahin

    Kusura bakma da senin gibi kalın kafalılara bilimsel birşey anlatmanın deveye hendek atlatmaktan daha zor olduğu burada deneysel olarak kanıtladın.

    Sen HY’nin yazdıklarına doğruluğunu kontrol etmeyi bile demeden inanmaya hatta iman etmeye devam et. Sizin gibi dogmatik düşünce yapısına sahip insanlardan başka birşey beklemek hata olurdu zaten. Ben sana HY yalan söylüyor, insanları kandırıyor diyorum, sen hala gelmiş “onca evrimci sahtekarlık yok diyorsun. hy sitelerine giriyorsan kaç tane olduğunu görürsün.” diyorsun. Komiksin 🙂

  66. şahin Says:

    “Kusura bakma da senin gibi kalın kafalılara bilimsel birşey anlatmanın deveye hendek atlatmaktan daha zor olduğu burada deneysel olarak kanıtladın.”

    İşte bu lafların yüzünden milletle aran bozuk. Kimin kafasının kalın olduğunu öğrenmek çok kolay. Şu an bu mesajı okuyan sen “tesadüf” gibi bir kavramdan tüm bu inanılmayacak derecede kompleks hayatın var olabileceğini düşünen bir gerizekalısın. okuyabildin değil mi? GE – Rİ – ZE – KA – LI.

    Bir söz vardır. “Yolda gördüğün pisliğe tepme, yoksa ayağına bulaşır” diye. Sen yoldaki pisliksin bu durumda.

    “Sizin gibi dogmatik düşünce yapısına sahip insanlardan başka birşey beklemek hata olurdu zaten.

    Bunu asıl sana söylemek lazım. Senin gibi sırf ateizm uğruna dogmatik bir biçimde evrim masalına sarılan insanlardan başka bir şey beklemek hata zaten. Yukarıda duran o mesajımda yazılı onca şey var ki içinden zerre kadar nasiplenememişsin. cevap ta verememişsin. böyle olacağı belliydi. ÇÜNKÜ EVRİMLE BU SORULARA CEVAP VEREMEZDİN. Mantığın tıkanıyor bir noktada. O kısımlara değinmeden, karşındakileri farklı atmosfere sokmak için tabiatından gelen malum sinir bozucu laflarla konuyu yönlendirmeye çalışıyorsun.

    Evrim teorisi çöktüğü zaman sitene girip bakarım. Aman kapatmayasın tamam mı?

  67. Da Vinci Says:

    @şahin

    Senin gibi zavallıyı adam yerine koyup karşılık vereceğimi mi sanıyorsun? Hayal dünyanda sana mutluluklar.

  68. şahin Says:

    vermişsin bile. zavallı görmek istiyorsan aynaya bak.

  69. esas Says:

    vermişsin bile. zavallı görmek istiyorsan aynaya bak.

    çok doğru 😀

  70. Suvari58 Says:

    “Bilim yapabilmeniz için, bir şeyi hem doğruluyabiliyor, hem de yanlışlayabiliyor olmanız gerekir.”

    “Çünkü ne doğrulanabilecek, ne de yanlışlanabilecek bir modeli yoktur. Sadece yargı vardır.”

    “Bunları bulmamız için bakmamız gereken yer hakkında herhangi bir öngörüde bulunabileceğimiz model var mıdır, yok! Evet sundukları örneklerin indirgenemez olup olmadıkları doğrulanabilir veya yanlışlanabilir, ancak bu yanlışlananlar hangi durumda A.T. iddiasını yanlışlayacaktır?”

    Hem “model yoktur” diyor hemde “sundukları örnekler” diyor.
    Al sana çelişki Kodoman bey.Ne dersin
    Suvari58

  71. kodoman Says:

    Suvari58 bey, efen’im iki dakika sunulan örneklere bakarsanız, örneklerin Akıllı Tasarımın olmayan modelinin örnekleri değil, evrim teorisinin modeline uygun olmadığına inandıkları örneklerdir. Yani, bakın bu örnek Akıllı Tasarımın modeline uyuyor dememekte, bu örnek evrimin modeline uymuyor demektedirler. Uyup uymadığı bir kenara, kendi modelleri olmadığı için, ona uygun örnek sunamamaktadırlar.
    Bakın cımbızlayarak alıntıladığınız paragrafta ne denmektedir:

    Yukarıda A.T.’nin İndirgenemez Komplekslik kavramının tanımı bulunmaktadır. Şimdi bunun ne kadar gerçekle uyuştuğunu bir an için gözardı edelim… Bu kavram tek başına, hiç bir model sunulmaksızın değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Hangi yapılar indirgenemez komplekstir sorusunu, “akıllarına gelen” örnekler üzerinden açıklamaya gitmektedirler. Bu indirgenemez kompleks yapıları bulmak için nereye bakacağız? Bunları bulmamız için bakmamız gereken yer hakkında herhangi bir öngörüde bulunabileceğimiz model var mıdır, yok! Evet sundukları örneklerin indirgenemez olup olmadıkları doğrulanabilir veya yanlışlanabilir, ancak bu yanlışlananlar hangi durumda A.T. iddiasını yanlışlayacaktır? Akıllarına gelmiş ve sunulmuş herhangi bir yapı indirgenemez kompleks olduğu yanlışlanması durumunda iddia yanlışlamış mıdır? Hayır! Çünkü, her yanlışlama, ardında herhangi bir model bulunmadığı için spekülatif bir şekilde “orada bir yerlerde indirgenemez kompleks bir yapı var” varsayımına ulaşacaktır. Ancak evrimi yanlışlamak için, öncülünden evrilemeyecek bir yapı sunmanız yeterlidir.

    Yani neymiş efen’im, örnekleri herhangi bir model üzerinden değil, akıllarına gelenler üzerinden sunmaktadırlar. Çelişki ben de değil, bizatihi akıllı tasarım savunucularındadır.

  72. DeliDumrul Says:

    Laf cambazlığı seninkisi.Bu ağdalı cümlelerle insanların kafasını karıştırmayı kendine amaç edinme veyahutta meşrulaştırmayı sapık düşünceni.

  73. kodoman Says:

    Kim benim gibi laf cambazı ve sapkın biliyor musun? Bilim Dünyası; Bir daha hastalandığında, sapkınların hastanesi yerine üfürükçüye, işe giderken sapkınların otomobili yerine at arabasına binersin.

  74. Aldırma Says:

    Sitedendeki yorumlara bakıyorum da Hep salyalı bir üslubun var.Yani uçan kuşa laf yarıştırmak gibi,gelen gidene hırlamak gibi salyalı bir üslup.Benim yazdıklarım doğru yoksa ısırırım gibi.
    Bu şekilde objektif olamazsın.Kimsede yaptığın bu siteden birşeyler alıpta ayrılmaz.Maksadın buysa tabi.

  75. kodoman Says:

    Siteme, düzgün bir üslupla gelip “salya bulaşmış” şekilde giden yoktur. Nasıl geliyor, nasıl üslup takınıyorlarsa ona göre yanıt alıyorlar. Objektifliğin belirleyicisi sosyal-üslup değildir; Bunu da not düşeyim. Sitemden, isteyen istediği şeyi almaktadır; Bu bilgi veya ayar olur; Bu tamamen karşı tarafın yaklaşıma bağlıdır.

  76. Aldırma Says:

    Burda belirleyici olan sen ve senin yazıların değildir anladın mı?

  77. Hiç güleceğim yoktu Says:

    Değerli arkadaşlar kısıtlı bir zamanda internet cafeden bu sitedeki yazılarda ve yorumlarda bir iki göz gezdirdim.Vallahi o kadar güldüm ki. Bırakın bilimsel bir tezi mezi savunmayı ya da fikir alışverişini tam bir komedi olmuş bence.Meğer ne orijinal fikirler varmış.(Bilime dair değil tabi ki).Bundan sonra sık sık uğrarım bir iki ben de birşeyler karalarım belki
    Siz beni güldürdünüz ya Allah da sizi güldürsün.

  78. Aldırma Says:

    “Vallahi o kadar güldüm ki. Bırakın bilimsel bir tezi mezi savunmayı ya da fikir alışverişini tam bir komedi olmuş bence.Meğer ne orijinal fikirler varmış.”
    Kodoman orjinal adamdır.Hiç kimseden çıkmayan bu zattan çıkar.Bende birşeyler yazayım diyorum bu siteye kabul eder mi acaba?

  79. evrim acıttı galiba narin ruhlarınızı :) Says:

    büyük islam alimi harun yahya hazretlerinin pek mübarek müritleri, mümin bacıları üzerinde icra ettikleri “motor” faaliyetleri sonucu irşada erip ne güzel de heveskar ve cansiparane islamı savunuyorlar; yarab sana şükretmeyen motorcu olsun…:) ha birde söyleseler ya
    1-kıvırmadan
    2-motorlarını incitmeden
    3-salya saçmadan
    4- tüm aptallığına rağmen, ne de olsa inanan çok, ne zırvalasam. arkadan itekleyen aslanım koçum diyen çok olur.. demeden….

    sorumuz şu:
    geçiniz atı boku, harunun motorunu tüm evrenin kendiliğenden oluşamayacağını söylüyorsunuz… imkansız diyorsunuz.. güzel eyvallah…. lakin…. yaratılanların tümünden daha yüce, anlaşılmaz, akıl almaz tanrının kendiliğinden olabileceğini idda etmek daha mı imkanlı daha mı mümkün? Çok mu kasıyor ya da mantıklı da cevap vermiyorsunuz…neden binyıllardır.. ya da evrimse sözkonusu olan onyıllardır aynı boku yiyorsunuz

    insan bu kadar mı öküz olur.. raslantılar bu kadar mı zalim olur ya rab… ki :))) bu öküzler aynı boku yer durur. Hikmetinden sual olunmaz sen affeyle yarab… bu aptalları okudukça… insan doğru yerde olduğunu daha iyi anlıyor… hadi ürüşün motorcu koçlar… ne salyalasanız yerler … rahat olun çekinmeyin..:))

  80. kodoman Says:

    Kodoman orjinal adamdır.Hiç kimseden çıkmayan bu zattan çıkar.

    Fikirlerimin orijinal olduğunu hiç zannetmiyorum. Olsa olsa kullandığım üslup ve sunuş biçimim orijinaldir. Söz konusu “çıkanlar”ın pek çok örneğini dünya üzerinden örneklerini gösterebilirim. Gerçi siz hayatınızı tekbir kaynağı takip ederek geçirdiğiniz için bunun farkında olmayabilirsiniz.

    Bende birşeyler yazayım diyorum bu siteye kabul eder mi acaba?

    Sitenin konseptine uygunsa elbette. Ancak itiraz içerikli olacaksa, öncelikle başka bir platformda yayınlamanız daha uygun olacaktır. Zira, daha sonra, yazılarıma müdahale edip değiştirdi türünden itirazlarla karşılaşmak istemiyorum. Başka bir platformda vereceğiniz cevap siteye kopyalanıp, cevaplanacaktır. Bunu yaptığınız taktirde lütfen mail atarak durumdan haberdar ederseniz sevinirim.

  81. anonim Says:

    Sayın “evrim acıttı…”
    “sorumuz şu:
    “geçiniz atı b.ku, harunun motorunu tüm evrenin kendiliğenden oluşamayacağını söylüyorsunuz… imkansız diyorsunuz.. güzel eyvallah…. lakin…. yaratılanların tümünden daha yüce, anlaşılmaz, akıl almaz tanrının kendiliğinden olabileceğini idda etmek daha mı imkanlı daha mı mümkün? Çok mu kasıyor ya da mantıklı da cevap vermiyorsunuz…neden binyıllardır.. ya da evrimse sözkonusu olan onyıllardır aynı boku yiyorsunuz”

    Değerli arkadaşım
    80 vagonlu bir tren düşün.Her vagon bir sonrakini çeker.İş lokomotife geldiğinde artık lokomotifi çeken bir vagon yoktur.Çünkü lokomotifi çeken bir vagon olsaydı lokomotif, lokomotif değil vagon olurdu.
    Aynen bunun gibi Allah2ın varlığı kendiliğindendir.Kendiliğinden olmasaydı Yaratıcı olmazdı.

    SAYGILAR…

  82. evrim acıttı.. narin ruhlarınızı anlıyorum...allah korusun ya allah yoksa..:)) Says:

    İnek olmakla, inançlı olmak arasındaki ilişkiye dair öğretici bir argüman: lokomotif/tren/vagon

    İslamcıların baka baka doyamadıkları bir tren var. bu treni çok severler. Felsefi başyapıt saydıkları argüman şu.. efendim Bir şey öncesiz ve sonrasız olmalıdır yani ezeli ve ebedi olmalıdır. Bu ezel ve ebed olanda lokomotiftir onun çekmesi kendindendir. Efendim o çeker. o asla çekilmemiş ve çekilmeyecektir… yalan söyleyen harunun motoruna uğrayıp rahatlasın ki… gayet zırvadır bu açıklama .. peki niçüüünnn söyleyem ağaaammm şunun içünnn :)))

    eldeki tartışma verilerine bakalım:

    1-yaratan/ tanrı/allah/ = sonsuz bir akıl, sonsuz bir güç, yoktan yaratma gücü, sadece istemesi her şeyin olmasına yeten yüce varlık, her türlü ihtiyaçtan, neden sonuç ilişkisinin dışında ve bunlardan azade, bilinçli.

    2- tüm var olanlar/ taş/ toprak/ ot/ böcek/ bok/ galaksiler/ yıldız gibi şeyler = bu grubun canlı olanları bile yoktan var edemezler, neden sonuç ilişkileri içindedirler, gıda, enerji gibi ihtiyaçları vardır. Hepsi ölümlüdür. Değişir. Dönüşür. Halden hale dertten derde girer. Hiç birinin sonsuz gücü, sonsuz aklı yoktur, tamamının bile sonsuz gücü, sonsuz aklı yoktur.

    Değerlendirelim…

    soru şu:

    birinci maddedeki Allah/ yaratıcının, kendiliğinden ezeli ve ebedi olması mı daha mümkün? Daha olası? Daha mantıklı?

    Yoksa: zavallı madde aleminin, daha basit olan madde aleminin mi kendiliğinden olması mı daha olası? Daha mümkün ?

    kıvırmadan, kafayı harunun motoruna sokmadan yanıtlayın.çünkü, kokudan durulmuyo
    :))

    ha birde inekleri avlamak için söyledikleri şey
    : efendim kendiliğinden olamaz .ulan ….
    dünyanın en geniş inek/öküz topluluğu.. Allah daha mı basit te kendiliğinden olabiliyor…

    ayrıca efendim bir şeyin kendiliğinden olması lazım…çok doğru.. eee
    bizde diyoruz ki bu madde alemidir.. yok efendim bu maddelerin her biri bir mucize kendiliğinden olamaz…. bakın görmüyor musunuz bunda indirgenemez komplekslilik ahaa bak şunda indirgenemez komplekslilik..

    şimdi bu harunun motorunda ki imanlı bakterilere soruyorum..

    Eyyy memleket öküzleri/inekleri

    Allahın hücrelerini incelediniz de:
    Allahı,
    indirgenebilir kompleksli yapıda mı buldunuz? Öyle indirgenebilir komplekslilik düzeyinde olsaydı evrimi kabul edebileceğinizi ima ettiğinize göre,, ve tek kablunuz allah olduğuna göre herhalde allahı indirgenebilir kompleksli tahayyül ediyorsunuz.yoksa onuda kabul etmemeniz gerekirdi…

    şimdi anonim efendi.. çok akıllıca sanıp yazmadan önce düşün… zırvalama…sana dinini bırak diyen yok… git yüz vakit namaz kıl, yüz gün oruç tut .. ne yaparsan yap.. ama hani içinde susturmuk istediğin Bir şey varya.. aslında bu dinsizler haklı diyen ama tam diyecekken susturduğun bir ses…onu yine sustur ama böyle cümle aleme salak salak şeyler söyleme… harun gibi mustafa gibi ünlü olursun taşaklarıyla gülerler adama…

  83. anonimxxx Says:

    evrimin acıttığını söyleyen kişi,

    gayet zırvadır bu açıklama

    Demişsiniz.Bu açıklama, bu konuda tek açıklama değildir bu bir.İkincisi, bu açıklama hiç de zırva değildir.Gâyet güzel ve anlamlıdır. Herşeyin bir nedeni vardır, fakat bir nedenler zinciri oluşturamayız.Onun için bir yerde durmak gerekir. Maddenin ezeli ve ebedi olduğu görüşü, artık tamamen çöktüğüne göre(bkz Big Bang), ilk neden madde değildir.Maddenin, dolayısıyla evrenin de bir nedeni olmalıdır. Bu neden, yâni Bigbang’i tetikleyen Allah’tır.Allah kavramı, durulacak nihai duraktır, ilk nedendir. Çünkü başta belirttiğim gibi sonsuz nedenler zinciri oluşturamayız. Allah’ın bir nedeni olamaz.Çünkü o, ep vardır.

    Peki nasıl Allah hep var olabilir?
    Sizin gibi dinsizlerin en çok takıldıkları konu bu.Çünkü bu konuda ya bilgisizsiniz, ya da anlayamayacak kadar aptal…Ben kısaca açıklayacağım.
    Evren, ezeli ve ebedi değil.Bir başlangıcı var.Bunda hemfikiriz değil mi? Evren saosuzdan beri olmdağına göre evrenin(uzay, zaman, madde) bir nedeni var.Bu neden de ALLAH. Evreni, yani uzay, zaman ve maddeyi ALLAH yarattığına göre, Allah bunların dışında olmalıdır.Allah zamana ve mekâna münezzeh olmalıdır.
    Yâni ALLAH, zaman ve maddeya nağımlı değildir. ALLAH maddeyi yarattığına göre madde üstüdür.İkincisi de ALLAH zamanı yarattığına göre(zamanın da bir başlangıcı var) zamandan bağımsız. Geçmiş ve gelecek, başlangıç ve bitiş bizler için geçerlidir.Çünkü biz zamana bağımlıyız.Fakat ALLAH, zamandan bağımsız.
    O halde ALLAH hep var ve ALLAH’ın başlangıcı, sonu, bir nedeni yok.

  84. evrim acıttıkça hristiyan teolojisine sarılan ham öküzlere risaleler :)) Says:

    madde bir: soruma yanıt vermemişsin… hangisi daha mümkün mantıklı bir şekilde açıkla.. daldan dala zıplama.. dallar serttir… incitir…

    madde iki… bing bang yoktan var olmadan bahsetmez…. toplu iğne ucu kadar küçük, bir müthiş yoğunluktan, patlama yoluyla evrenin yayıldığı ve oluştuğunu iddia eder…
    burada senin anlamayıp höngürdediğin… şeyler şu

    birincisi .. toplu iğnenin katrilyonda birinden bile yoğunluğu azalarak şu yada bu yolla oluşmuş bile olsa tüm evren… toplu iğnenin katrilyonda biri kadar lık bile olsa o şey … yine de maddedir… ve yoktan varolduğu ispata muhtaçtır…

    ikincisi… kim demiş evren ezeli ve ebedi değil…ayrıc bunda da hemfikirmişiz…. sen git çayırda otla…. biraz dengeli beslende kafan çalışsın… evren ezeli ve ebedidir… tanrı hüsnü kuruntudur…

    madde üç: bing bang hristiyan teolojisinde ki ” başlangıçta söz vardı..” palavrasının savunulması için… cilalanan bir fizik mitidir… ki doğru olsa bile yoktan varetmeyi değil… çok çok küçük bir madde yada maddelerden evrenin oluştuğunu iddia eder….senin aptal keyfine/nasıl anlamak işine gelirse, öyle yorumlamana göre; yoktan varolmayı iddia etmez…. bing bang le çelişen araştırma ve gözlem verileri ve bing bangi savunmak için nasıl dalavereler ve varsayımlar üretildiğine istiyorsan araştır bak… ama bünyene hasar verebilir…. sen küfret kısa yoldan… :)))

    madde dört: allah var ederken yanındamaydın… kitapların uydurma olmadığını nasıl biliyorsun…nerden biliyorsun… kanıt varmı … yok sade inanıyorsun… e inanda…
    madde bire gelelim…. allahın ezeli ve ebedi olması mantıklı .ki allah daha yüce– yoksa…zavallı madde aleminin mi-?

    yanıt belli… maddenin ezeli ve ebedi olması daha mantıklı…üstelik kanıtlamaya… ulan acaba varmı demeye gerek yok… kafanı duvara vur… o sana bak varım demiş olur…e tabi madde alemi biraz zalimmm vicdan yok .. idare et artık…:))

    aristo amcamdan beri gelir bu mesel:. ilk devindirici/hareket ettirici… madde hareketsizdi … birisi -tanrı– ilk şamarı attı ondan beri durmadan deviniyor … der… e öyleyse hareket ettirmek için.. tanrı lazım mantığı … tam bir zırva

    birincisi: oğlum… müneccim…boku mu yedin? nerden biliyorsun, başlangıçta maddenin hareketsiz olduğunu? kanıtların ne? mantığın ne?

    ikincisi…oğlum… aptal boku mu yedin? bok yiyen bok sıçar demiş.. atalar… madde hareketsizdi… hareket ettirmek için tanrı bastı tokadı … tanrı hareket ettirdi… diyorsun…

    senin tanrını kim hareket ettirdi ? söylesene?

    haa onun hareketi kendindendir.. kanıt? nerden biliyon? ya bunlar hep üfürükse?
    ya da bir tanrı uydurmak yerine ve bu tanrının hareketi kendindir demek yerine… ulan ortada tonla,, envai çeşit madde var ve hareket halinde, bu hareketlilikte ezeli ve ebedi olabilir… denemez mi…. allah icat edip… birde herşeyin hamallığını vermeye herşeyden senin aptallığından bile onu mesul tutmaya ne hakkın var….

    insan hayallerine sevmeli dimi… akıllı ol yavrum…

    buna yanıt verecek öküzlere not: aradan çekip çekip zırvalama… sorulara yanıt ver… mantıklı olarak acıkla…hadi canlarım… öpüyorum… allaha emanet olun….:)))

  85. anonimxxx Says:

    evrimin kendisini acıttığını iddia eden cahil,

    Sırf şu bilgisiz kafanıza belki bir iki şey girer diye cevap yazıyorum.Umarım bir daha zırvalamazsınız.İddialarınıza bakalım:

    bing bang yoktan var olmadan bahsetmez

    Tam tersine, Big Bang kesinlikle yoktan var olmayı bahseder.Sizin gibiler en büyük bilimsel teorilerden biri olan Big Bang’i bunun için kabul etmezsiniz.Ya da kabul edenler de yoktan var olma olmadığını iddia ederler.
    Big Bang Toerisine göre, evren genişlemekdir.Bu yadsınamaz bir gerçektir. Bu genişlemeyi geri alırsak ne kadara gider? 0 hacim ve sonsuz yoğunlukta bir nokta. Bildiğimiz gibi nokta, boyutsuzdur. 0 Hacim ise yokluk anlamına gelir. Demek ki evren yokluktan başlamıştır.
    Bir de bakalım bilimsel yayınlar bu konuda neler diyor:

    Geo Dergisinin Aralık 2005’teki bir sayısında Evren’in Var oluşu incelenmişti ve şöyle yazıyor:
    Büyük Patlama’dan 10^-43 saniye sonra uzay, zaman ve madde oluşur.

    (Yâni uzay, zaman ve madde yoktu.)

    David Darling “Deep Time(Derin Zaman)” adlı kitabının başlangıç bölümünde Big Bang’i öncesinden alıp şöyle tarif eder: “Zaman yoktu, Uzay yoktu…Madde ve enerji de yoktu… Hiçbir şey yoktu…En küçük bir nokta, boşluk bile yoktu. Bu yokluktan küçücük, olağanüstü küçüklükte bir kıpırtı belirdi… Ufacık bir titreme… Hafif bir dalgalanma, belli belirsiz bir gir-dap…Bu kozmik kutunun kapağı açıldı ve altından yaratılış mucizesinin filizleri belirdi…”

    Güneşin etrafında dönen gezegenler yokken, gökyüzünde henüz yıldızlar mevcut değilken, uazayın sonsuz derinliklerinde galaksiler yerlerini almamışken, evrende hiç ama hiçbir şey yoktu.
    (Newsweek 13 Hazian 1988)

    Colarado üniversitesi’nden Gerrit L. Vershuur ise “Starscapes” adlı kitabında tüm diğer tezlere karşı dinin tezinin doğru çıktığını şu cümleleriyle ifade eder: ” Big Bang teorisi, dini inançların gösterdiği, Dünya’nın ve gökyüzünün yaratılmış olduğu gerçeği ile uygunluk göstermektedir. Bu astronominin dinle beraber olduğunun sürprizli bir sonucudur.”

    kim demiş evren ezeli ve ebedi değil

    Bugün bilim dünyasının ortak kabul edilen budur.Evrenin başlangıcı olduğunu Big Bang ispatlamıştır.Ve evren Big Crunch’la son bulacaktır. Zaten şu kesin bir gerçektir, başı olan her şeyin bi sonu vardır.

    bing bang hristiyan teolojisinde ki ” başlangıçta söz vardı..” palavrasının savunulması için… cilalanan bir fizik mitidir…

    Big Bang bayağı acıtmış sizi gâliba.Yâni ben bu söze ağzımla gülmem. 🙂
    Big Bang teorisinin temel delillerini anlatan şu linki veriyorum:
    http://www.bigbang.gen.tr/bolum3.asp
    Bu arada Caner Taslamanın Big Bang ve Tanrı kitabını okumanızı şiddetle tavsiye ederim.Big Bang’in din ve felsfeyle bağlantısını inceleyen müthiş bir eser.

    çok çok küçük bir madde yada maddelerden evrenin oluştuğunu iddia eder

    Big Bang’in yoktan var olma anlamına geldiğini yukarıda açıklamıştım.Bir şey daha ekleyeyim.Bakın Ateist felsefeci Antony Flew ne demiş(81 yaşında ateizmden dönmüştür, bu sözleri ateistken söylemiştir):
    ”İtiraflarda bulunmanın insan ruhuna iyi geldiğini söylerler. Ben de bir itirafta bulunacağım: Big Bang modeli, bir ateist açısından oldukça sıkıntı vericidir. Çünkü bilim, dini kaynaklar tarafından savunulan bir iddiayı ispat etmiştir: Evrenin bir başlangıcı olduğu iddiasını. Sadece evrenin bir sonunun ve başlangıcının olmadığını kabul ettiğimiz sürece, evrenin şu anki varlığının mutlak bir açıklama olduğunu savunabiliriz. Ben hala bu açıklamaya inanıyorum, ama bunu Big Bang karşısında savunmanın pek kolay ve rahat bir durum olmadığını itiraf etmeliyim.”
    (Henry Margenau, Roy Abraham Vargesse, Cosmos, Bios, Theos, La Salle II: Open Court Publishing, 1992, s.241)

  86. anonimxxx Says:

    kitapların uydurma olmadığını nasıl biliyorsun…nerden biliyorsun… kanıt varmı

    Öncelikle şunu söyleyeyim, biz gayba iman ederiz.Kanıt, imandan sonra kalbin tatmini içindir.Kanıt isteyenlere kanıt bol…Şu siteleri inceleyin, biraz okuma zahmetine girerseniz… 😉
    http://www.mucizeler.com/
    http://www.allahinvarligi.com/

  87. kodoman Says:

    Müsadenizle tartışmaya taraf olmak istiyorum:

    Sırf şu bilgisiz kafanıza belki bir iki şey girer diye cevap yazıyorum.Umarım bir daha zırvalamazsınız.İddialarınıza bakalım:

    Ne kadar bilgili olduğunuzu bilmesemde, kısıtlı bilgileri yanlış ve taraflı yorumladığınızı gayet net görebiliyorum. neden;

    Tam tersine, Big Bang kesinlikle yoktan var olmayı bahseder.

    Hayır, hayır, hayır!!! Tüm o alıntıladığınız kişileri getirin karşıma, ufacık bir soru ile onları apıştırırım: Enerji olmadan bigbang nasıl oluyormuş?
    Tabii o şahıslar bu sorunun kilit noktasını idrak edebilecek bilgiye sahipken, siz olmadığınız için apışmaz, biraz afallar ve ardından benzeri bilgisizce soruları sormaya devam edersiniz. Bu yüzcen öncül açıklamaları yapmadan sizin sorularınızı bekliyorum, bakalım konuyu anlamaya ne kadar yakınsınız.

    Sizin gibiler en büyük bilimsel teorilerden biri olan Big Bang’i bunun için kabul etmezsiniz.

    Şahsen ben kabul ederim, ancak sizin yorumunuzu reddediyorum; Ve aksini bilimsel yöntemlerle göstereceğim.

    Big Bang Toerisine göre, evren genişlemekdir.

    Bu bigbang teorisinin bir öngörüsü(prediction) değil, bu teoriyle sonuçlanacak bir gözlemdir; Hubble gözlemlemiştir.

    Bu genişlemeyi geri alırsak ne kadara gider? 0 hacim ve sonsuz yoğunlukta bir nokta.

    Teori fiziğine göre henüz 0 anı öngörülebilir değildir. O noktada ne olmuştur, evren nasıldır benzeri iddialar, spekülasyondan öteye tahminden başka bir şey değildir; Hurafedir.

    Bildiğimiz gibi nokta, boyutsuzdur. 0 Hacim ise yokluk anlamına gelir.

    HAYIR! Öyle böyle bir hata değildir bu ifadeniz. Açıkçası neresini düzelteceğimi şaştım. Öncelikle 0 hacim yokluk değildir: Fotonların hacmi yoktur, o halde ışık yoktur diyebilir miyiz?(Bu kadar basit bir argümanla ifadeniz çöktüğüne göre ne denli bir hezimet içerisinde olduğunuzu farketmeniz gerekir ama, kurcalamaya devam edelim.) Sıfır hacimin olduğu yerde sonsuz kütle olabilir ki, buna da kesinlikle yokluk denilemez. Hadi bunların(kütle ve hacim) olmadığı bir ortam varsayalım, bu ortamda enerji olmadığı nasıl ispatlanabilir? Enerjinin olduğu noktada nasıl bir hiçlikten bahsedilebilir?

    Demek ki evren yokluktan başlamıştır.

    Evren ile neyi kastettiğinizi bilmesemde; Hayır, size mevcut bilimsel veriler ve bigbang ışığında kesinlikle söyleyebilirim ki, evren yokluktan başlamamıştır; Evrenden önce enerji vardı.

    (Yâni uzay, zaman ve madde yoktu.)

    O halde hiçbir şey yoktu? Bu nasıl bir çıkarımdır? Bu nasıl bir bilgisizlik, görmezlikten gelmektir?

    “Zaman yoktu, Uzay yoktu…Madde ve enerji de yoktu… Hiçbir şey yoktu…En küçük bir nokta, boşluk bile yoktu. Bu yokluktan küçücük, olağanüstü küçüklükte bir kıpırtı belirdi… Ufacık bir titreme… Hafif bir dalgalanma, belli belirsiz bir gir-dap…Bu kozmik kutunun kapağı açıldı ve altından yaratılış mucizesinin filizleri belirdi…”

    Ahh, ahh; Bu amcam şimdi burada olsaydı ona enerjinin olmadığını nereden bildiğini. Hadi biliyorsa bile, bu enerji olmadan bigbangin nasıl oluştuğunu sormak isterdim ama… yok işte, o halde size sorayım: Nasıl oluyor?
    Bu arada bu tür yazılarda ingilizce creation, yani motamot karşılığı olan yaratılış çoğu zaman “ilk varolma” manası taşır, herhangi bir mistik/tanrısal bir çağrışımı yoktur.

    Güneşin etrafında dönen gezegenler yokken, gökyüzünde henüz yıldızlar mevcut değilken, uazayın sonsuz derinliklerinde galaksiler yerlerini almamışken, evrende hiç ama hiçbir şey yoktu.
    (Newsweek 13 Hazian 1988)

    Newsweek ne zamandan beri bilimsel yayın oldu?

    Bugün bilim dünyasının ortak kabul edilen budur.Evrenin başlangıcı olduğunu Big Bang ispatlamıştır.Ve evren Big Crunch’la son bulacaktır.

    Hayır efendim. Yanlış! Üç farklı senaryo vardır bu konuda ve big crunch sadece bunlardan biridir. Mesela hemen Wikipedia’dan bir bakalım:

    In physical cosmology, the big crunch is one possible scenario for the ultimate fate of the universe, in which the metric expansion of space eventually reverses and the universe recollapses, ultimately ending as a black hole singularity.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Big_Crunch yaklaşık türkçesi:

    Fiziksel kosmolojide, evrenin nihâi kaderiyle ilgili senaryolardan biridir, buna göre evrenin genişlemesi eninde sonunda terslenecek ve evren içine göçecektir, nihâi sonuç yalnız bir karadeliktir.

    Demek ki neymiş, senaryolardan sadece biriymiş, diğer senaryolarda see also kısmında listelenmiş, nelermiş hemen bakalım:Big Bounce, Big Rip ve Big Freeze vb.(üç senaryo var ama bir sürü sunuyorsun derse, üç nihai sonucun farklı yorumlarıdır efen’im derim). Hmm, hatta bunlar sonsuzluk falanda içeriyormuş. İlginçtir, bir inceleyin isterseniz. http://en.wikipedia.org/wiki/Ultimate_fate_of_the_universe#Theories_about_the_end_of_universe adresi iyi bir başlangıç olacaktır.

    Zaten şu kesin bir gerçektir, başı olan her şeyin bi sonu vardır.

    Hayır efendim, bu batıl bir inançtır. Başı olan birşey, sonu olması gerekmez.

    Big Bang bayağı acıtmış sizi gâliba.Yâni ben bu söze ağzımla gülmem. 🙂
    Big Bang teorisinin temel delillerini anlatan şu linki veriyorum:
    http://www.bigbang.gen.tr/bolum3.asp

    İlginçtir, referans olarak verdiğiniz link bilimsel değil, teolojik bir sitedir. Neden acaba? Ben size link vereyim mi?

  88. Evrim acıttıkça,,, harun'un motorunda bing bang olup patlayan, gönül gözüyle görüp..motoruyla anlayan... pek muhterem.. ineklere risaleler:))) Says:

    evrimin kendisini acıttığını iddia eden cahil,

    klasik bir inanan öküz taktiği… evrim beni değil seni acıtıyor… okuduğunu anlamadan..salya saçan öküzlere kalmış ya… islamı savunmak… size de şereftir artık… ulan.. bari akıllı bir laf edeyim… salakça konuşursam… bak islamcılar ne salak derler… diye düşünüp… dikkatli olur insan… ey umumi :)))
    şöyle demen lazım dı…. evrimin beni acıttığını iddia eden cahil….

    ey tek akli vasfı saçmalamak olan salak,,, yazımın sonunda öküzlere not demiştim… hepsine yanıt ver…
    birinci sorumun yanıtı nerde
    sen anlamamışsındır.. tekrarlıyorum
    allahın mı kendiliğinden olması daha mantıklıdır
    yoksa
    zavallı madde aleminin mi

    kıvırmadan, açıklayıver… sümsük ve sünepe müslümanlıktan kurtulda… tam delikanlı ol biraz… demiyeceğim… hafiften delikanlı olda yanıtla…

    haaa işine gelmiyor… saçmalığı sende görüyorsun ama kabul etmek dininle çelişiyor… burada anlarım seni… o zaman tartışma.. şunu de…

    evet mantıklı olarak açıklayamıyorum… bazı konuları.. fakat inanmak bana iyi geliyor.. kendimi huzurlu hissediyorum… desen

    en ufak bir itirazım olmaz… hatta bunu desen Ya da demesen ama saçmalayı kesip yazmasan…yine Bir şey diyeceğim… yok… sonuna kadar desteklerim.. seni ..
    senin iç dünyan ve kendini nasıl iyi hissediyorsan onu yapmalısın…eyvallah derim….

    lakin…hem tartıştığın insanların sorularına seçmece karpuz muamelesi yap. Hem saçma olduğunu bildiğin halde… sırf altında kalmadı izlenimi vermek için… zırvala… incitirler adamı haberin olsun…. kaşınanı kaşımak kamışımızın borcudur…ilgilenelim….

    Big Bang Toerisine göre, evren genişlemekdir.Bu yadsınamaz bir gerçektir. Bu genişlemeyi geri alırsak ne kadara gider? 0 hacim ve sonsuz yoğunlukta bir nokta. Bildiğimiz gibi nokta, boyutsuzdur. 0 Hacim ise yokluk anlamına gelir. Demek ki evren yokluktan başlamıştır.

    ey imanlı olduğundan kafası çalışmayan iyi dinle…geriye aldığında.. toplu iğnenin…katrilyon çarpı katrilyonda biri kadar bile olsa… sonuç.. yine maddedir… hiç madde yok…demek değildir…

    ey öküz gibi aynı harmanda dolaşanlar….bildiğiniz gibi nokta boyutsuz değildir…. kücüklüğünü ifade etmek için öyle denegelir.. öyle sıfır hacim oluşmaz… geriye doğru gittiğinde….
    anla diye söylüyorum…1 sayısını ,, oluşabilecek… en büyük sayıya Ya da sonsuz bir sayıya böl…. yine de sıfır çıkmaz….

    ey harun’ un motorunda ki nurlu boklar….o bing bang e bilimsel diyen hıyarlara sorun bakalım…maddenin korunumu yasası anti bilimsel mi? Ve bu çelişkiyi nasıl açıklıyorlar….

    Zaman yoktu, Uzay yoktu…Madde ve enerji de yoktu… Hiçbir şey yoktu…En küçük bir nokta, boşluk bile yoktu. Bu yokluktan küçücük, olağanüstü küçüklükte bir kıpırtı belirdi… Ufacık bir titreme…

    olmayan şey nasıl kıpırdamış, olmayan şey nasıl titremiş? merak edip o gerzeğe sormamışlar mı? Hadi onlar merak etmemiş… sende mi gerzeksin de sormuyorsun… ulan bu cümle, saçma bir cümle… nasıl olur böyle diye? Ayrıca o gerzek…ordamıymış..

    Ama sırf zırva inançlarınızı okşuyor diye bok olsa rahmet diye yüzünüze sürmekten…hiç utanmadığınızdan… ta osmanlıdan beri böyle yalak, dalkavuk.. olduğunuzdan…islamcı koçların karakterindendir…diyor.. aldırmıyorum…

    Big Bang bayağı acıtmış sizi gâliba.Yâni ben bu söze ağzımla gülmem.:))

    ben gülerim…:))) kıçının kanatlarıyla güldüğünü söylemişsin ya … yellemişken harun’un motorunuda kanatlandırda.. rahatlasın… bing bang ten… bi hal olmuştur.. mücahidim benim…:))

    ateist felsefeci bakın nasıl dine döndü.. ee binlerce dindar papaz, imam.. müftü.. ünlü.. Ya da sıradan insanda dinsizliği seçiyor…. gerzeklere sorsana,,,, bunlar ateist olunca şeytandan… dindar olunca akıldan oluyor….diyorlar… kanıtları nedir….

    Öncelikle şunu söyleyeyim, biz gayba iman ederiz..

    aferin…niye iman edersin onu açıkla… birisi de boka iman etse .. sende ulan saçmalama desen… oda sana şunu dese…. “ulan bu gayb gerizekalı …. sen anlamazsın.. derin işler bunlar….”. ne derdin bu boka iman edene… şöylemi derdin::::: “haaa anladım haklısın,,buna gönül gözü derler akıl sır ermez…”” mi derdin…:)))

    kanıt isteyenlere kanıt bol….şu siteleri inceleyin….

    o bol kanıtları,, bildiğine,,, o sitelerden öğrendiğine göre…..niye iki güzel sorumuzda hemencecik…motorcuğunuz pat pat… pat küt.. diye yan çiziyo….o bol kanıtlardan iki basit soruya kıvırmadan iki yanıt çıkmıyo…

    allaha emanet olun koçlar…….hadi öptümmm….:))) yav içimde ukte kalacak harunun motoru nasıl motoru… siz bilmezsiniz de kim bilir … harunun, sanal alem ekibinin, pek taze motorları….:))))

    aman dikkat edin de … livata mivata olmasın….allah fena ediyormuş … öyle yazıyor… hadi canlarım

    hadi…:)))

  89. harun yahya Says:

    yazık valla çok yazık. ölünce anlarsın gerçeği…

  90. Samanyolu Says:

    Teşekkür ederim

  91. QL Says:

    yukarıda yanlışlanma, yanlışlanamama muhabbeti geçmiş şöyle bir örnek vereyim, aradaki mesajları okumadım, ilk 40-50 mesajdan sonrasını…

    Şimdi ben size tüm evreni, hatta kainatı kaplayan yeşil bir tavuk vardır, bu tavuk mavi mavi mölemektedir, ve yeşil yumurta yapar ayrıca 8 bacağı 16 kanadı vardır desem ne dersiniz…

    işte bu yanlışlanamaz ve dolayısı ile bilimsel olmayan bir teoridir.

    hani, ben bir iddia ortaya atarım, yalanlayamazlar, doğru kabul etmek durumunda kalırlar diye düşünmek harun yahyanın, yılan balıkları ve su yılanları ile yaptığı oyunlara benzer. eğer bu olayı duymadıysanız zaten hacıdan, hocadan öğrendiğinizle bilim yapıyorsunuzdur ki, hiç tavsiye edilmez, gerçek bir bilim insanı ile karşılaşmanız halinde ciddi ego ve özgüven kaybına neden olur…

    şimdi yanlışlanamazdan kastımı şu şekilde anlatayım, eğer bundan 100 000 yıl öncesine ait bir insan fosili bulunur ve bu fosil bu günkü insanlara tıpa tıp benzerse, ([genetik olmayan] adaptasyonlar dışında) bu darwinin evrim teorisini yanlışlar, dolayısı ile bu TEORİ; YANLIŞLANABİLİR; BİLİMSEL; BİR TEORİDİR!

    veyahut, bir gün elinizden bıraktığınız bardak yere düşmez ise, bu newtonun yerçekimi kanununu YANLIŞLAR, ve yanlışlanabilir olması onu bir TEORİ yapar. şimdiye kadar yanlışlanamadığı ve dünya genelinde kabul gördüğü için bu bir KANUNdur!

    umarım biraz olsun bilimsel düşünme yetisi aşılayabilmişimdir, çünkü şimdi daha ileri gideceğim ve -sizin- ufkunuzun sınırlarını belki bir parça zorlayacağım, bilimsel düşünen arkadaşlarınkini değil, evet, siz yobazlarınkini zorlayacağım…

    siz bana tüm kainatı kaplayan bir tanrı olduğunu ve bunun herşeyi elinde tuttuğunu, maddelerin onun iradesi ile yer yüzüne düştüğünü (if) tüm canlıları onun tek tek tasarladığını (id) iddia ediyorsunuz ve elinizde tek bilimsel veri yok, yanlışlanabilir bir teori değil…

    o zaman söyleyin darwin aşkına, benim tavuğumla sizinki arasında ne fark var?

  92. n.ateist Says:

    akıllı tasarım ya da intelligence design olarak bilinen akım, 21.yy bilimine dinsel yaratışı sokuşturma ve dinsel yaratılış ile 21.yy bilimi arasında ilişki kurma çabasıdır. 21.yy dan önceki dönemlerde yaratılış doğrudan savunurken, 2000 lere geçilince dinci-yobaz takımı da evrim geçirip yaratılışı akıllı tasarım diye pazarlamaya başlamışlardır.
    hatta akıllı tasarımın bir bölümü evrimi reddetmez, bunu tanrının gerçekleştirdiğine inanır. ama tabi bunlar genelde azınlıktalar, akıllı tasarımcıların tek işi evrime saldırmaya çalışıp kendilerince “bakın evrim yanlış o halde akıllı tasarlayıcı var” argümanından ibaret. ortaya koydukları, o tasarımcılarının nerede olduklarından hiç bahsetmezler. bahsederlerse “tanrı demek zorunda kalacaklar”, akıllı tasarım diye bir şey olmadığı, bunun böyle süslü terimler ardına saklanmış dinsel-yaratılışçılık olduğu ortaya çıkacaktır çünkü.
    esas amaç ise bellidir, insanları ateizmden uzaklaştırmaya çalışmak.

  93. n.ateist Says:

    güzel..

  94. n.ateist Says:

    çok iyi.

  95. n.ateist Says:

    fena değil..


Yorum bırakın